Ekonomi temelde bakılırsa para hareketinden başka bir olgu değildir. Ne kadar süslü püslü laflar edilse de, ciltler dolusu kitaplar yazılsa da iş sonunda para üzerinde yapılan operasyondan başka bir hadise olarak karşımıza çıkmıyor. Dünyada parayı basanlar ve ona yön verenlerin bizim hükümetimizle ters düşmesi sonucu başlattıkları döviz üzerinden operasyona karşı hükümet erken seçim kararı alarak karşılık vermek istedi. Bu güne kadar geçen sürede karşılığın oldukça kifayetsiz kaldığı görülüyor.

Piyasanın önünü görebilmesi sağlanmalı diyen E. Sağlam köşesinde seçim sonrası olası beklentileri analiz etmiş ve ortaya bence bir kaos beklentisinden başka bir şey çıkmamış. Yani kafalar karışık ve bu karışıklığın tek cevabı hükümetin ne yapacağı veya seçim sonrasında neler yapması gerektiği. Fakat şimdi bir önlem alamayan hükümetin seçim sonrası için ne düşündüğü oldukça belirsiz. Şöyle yazmış üstat:

'Piyasaların öne alınan seçim kararına rağmen, önünü görmekte çok zorlandığı ortada.

Piyasa oyuncularının kafası bütçe açığını artıracak son kararların makro dengelere yapacağı etki, enflasyonun çok daha yukarılara gidip gitmeyeceği, faiz ve kurun yönü, seçimlerden sonra hangi kararların alınacağı konusunda çok karışık.

Geçen hafta aralarında büyük banka üst düzey yetkililerinin de bulunduğu, çok sayıda bankacı ile yaptığımız sohbetlerde morallerin çok bozuk olduğuna şahit olduk. Öne alınan erken seçimle birlikte önlerini görebilmek için gereken ortamının oluşmasını beklerken, tam aksine belirsiz bir ikliminin içine girildiğini söylüyorlar.

Hükümetten şimdiye kadar hiç görmedikleri, seçim öncesi bütçe açığını ciddi biçimde artıracak kararların çıkmasının moral bozukluğunda etkili olduğunu gördük. Bu kararların ardından seçim sürecinin hızlanmasıyla birlikte hem iktidar hem muhalefetten bu tür açıklamaların sayısının artmasını beklediklerini kaydeden bankacılar, seçim sonrası ekonomiyi çok etkileyecek kararların etkilerinin ise önceden piyasalarda görülmeye başlayacağını tahmin ediyorlar.

Bankacıları tedirgin eden konuların arasında, ABD'deki davadan çıkacak karar ve bununla birlikte kesilecek ceza, yanı sıra S-400 füzeleri nedeniyle uygulanabilecek ambargolar konusundaki negatif beklentileri saymak mümkün. ABD'den gelen haberlerin giderek kötüleştiğini, seçim öncesi ya da hemen sonrasında, bu risklerin realize olma ihtimalinin arttığını gözlediklerini söylüyorlar. Bunun hem bankacılık sistemine aşırı bir döviz yükü bindirmesinden hem de bankacılık sisteminin küresel sisteme entegrasyonunun zarar görmesine neden olmasından korkmaya başlamışlar.

Tüm bu korkuların zaten bozulan ekonomik dengelere ek olarak kurlar üzerinde ek baskı yaptığını düşünen bankacılar, 'dış kaynak akışının hem Türkiye ekonomisi hem kendileri açısından hayati öneme sahip olduğunun' altını çizip, bu konuların biran önce netlik kazanmasının önemine vurgu yapıyorlar.

'YENİDEN YAPILANDIRIRIZ AMA…'
Bankacılar, kredi yeniden yapılandırması için talepte bulunan büyük şirket sayısının giderek artmasından da endişe ediyorlar. Bir büyük banka üst düzey yetkilisi, bunların çözülemeyecek sorunlar olmadığını, mevcut bankacılık sistemi imkanlarıyla yeniden yapılandırmalarının yapılabileceğini belirtirken, 'Burada önemli olan unsur gereken kaynağı yurtdışından sağlamaya devam edip edemeyeceğimiz ve yeniden yapılandırılacak kredilerin önümüzdeki dönemde geri ödenebileceği bir iklimin oluşturulup oluşturulamayacağı' şeklinde konuştu.

Piyasa oyuncuları son alınan karardan sonra hem enflasyonda hem cari açıkta beklentilerin epey üzerine çıkılabileceğini tartışmaya başlamışlar. Bunun gereği olan faiz artışlarının zamanında ve yeterli dozda yapılıp yapılmayacağının önemine dikkat çeken bankacılar, seçim sonrası oluşacak yeni yönetimin gereken radikal kararları alıp almayacağı konusunda da ciddi endişe taşıyorlar.

Bu arada ekonomide doğacak muhtemel sorunları çözmek için gereken idari yapı ve insan kalitesi açısından da endişeler olduğunu gördük. Çıkacak büyük sorunları çözecek yetkin kamu yöneticileri konusunda var olan endişenin yanında, bankalarda da kriz deneyimi olan yönetici sayısının azaldığı, bu nedenle kötü bir senaryonun yönetilmesi konusunda da tedirginlik olduğunu gözlemledik.

Özetle; seçim sonuçları ne olursa olsun, ekonominin geleceği konusunda var olan endişeler giderek büyüyor. İktidara talip olanların piyasaların önünü görebilmeleri adına yapacakları açıklamalara büyük ihtiyaç hissediliyor.'

Görüldüğü üzere iş gene gelip liyakat sahibi insanların varlığına düğümlenip kaldı. Gazetemizin bütün köşe yazarları muhtelif zamanlarda hep bu sözü köşelerinden eksik etmediler. Liyakat, bilgi, görgü, feraset, devlet adamlığı biat etmekle, particilikle, lümpen proleterlikle olmuyor. Eğitimle, bilimle, milli duruşla, bağımsızlık düşüncesine sıkı sıkıya sarılmakla oluyor.

O zaman hükümetin bu günden seçim sonrası için muhalefetle kavga etmeyip bir araya gelmesi ve ortak kararlar alıp deklare etmesinde fayda var. Çünkü hepimiz bu geminin içindeyiz ve gemiye zarar gelmeden en yakın limana ulaşmalıyız.

[email protected]