Sorumlu Bağımsız Denetçi

Günümüzde dostluklar, arkadaşlıklar ne yazık ki çoğunlukla çıkar ilişkilerine dayalı hale geldi. Her şey o denli yapay oldu ki, insanların birbirlerine karşı tutum ve davranışları etkilenir oldu bu durumdan. Küçücük çıkarlar için sonlandırılan ilişkiler, riyakar, yapmacık davranışlar ve ihanetler, küsmeler, darılmalar, vefasızlıklar…

Oysa ' Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi görüşülen kimse, düşman karşıtı, yoldaş, ayakdaş, hempa ' vb. gibi ne güzel söylemler vardır dostluk ve arkadaşlık üzerine eskilerden günümüze kadar gelen. İşte birkaç örnek;

Peygamberimiz Hz. Muhammed dostluk hakkında,

' Dostunu severken ölçülü sev. Belki bir gün düşmanın olabilir. Dargın olduğun zaman da ölçülü ol ki bir gün dost olursun. Sonra da yaptığına pişman olursun.' derken bize ölçülü olmayı, her önümüze geleni, her selam vereni dost bellememeyi öğütlemektedir.

Mevlana Celaleddin-i Rumi yakın dostu Şems için;

" Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lakin siz bunların hiçbirini göremezsiniz." derken, yakın ve candan bir dostun yaşamına ne denli renk ve anlam kattığını ifade etmektedir.

Hz. Ali dostluk hakkında;

' Garip insan, hiç dostu olmayandır.'

diyerek dostu olmayanın yalnızlığa mahkum ve kimsesiz olduğunu anlatmaktadır bizlere ve

'Sadık arkadaşlar bulun ve onların arasında yaşayın. Dürüst ve samimi arkadaşlar, darlıkta yardımcı, genişlikte süs ve ziynettir..' diyerek te sağlam ve güvenilir dostluklar tesis etmeyi önermektedir.

Pir Sultan Abdal' ın dostluk üzerine söylediği

' Hiç ellerin taşı bana değmez, ille dostun gülü yaralar beni.' söylemi ne kadar anlamlı ve düşündürücüdür ders alınması gereken. .

Yine kaynakçalarda;,

' Dostluk, zevklerin ve düşüncelerin uyuşmasıdır.Dostluk kişisel çıkar karşısında kurulan bir ilişki değildir. Hiç beklenmedik bir anında kalbine doğan sıcacık bir duygudur dostluk. Sevinçtir, üzüntüdür, anlamaktır, hatırlanmaktır, sonsuza dek olan arkadaşlıktır. Dostluklarda zamanın önemi olmamalı, başın ne zaman sıkışırsa sıkışsın, koşabilmeli, kapısını çaldığında gözlerindeki o bakışı anlayabilmeli. İhtiyaç duyduğunda omuzlarına yaslanabilmeli, kardeş olabilmeyi yazmalı düşüncelerine insan. En gizli sırlarını bile verebilmeli, övüldüğünde değil, yuhalandığında durup koluna girebilmeli sana senden çok güvenen bir sırdaş olmalı. Göz bebekleri bulutlandığında yaklaşan fırtınayı sezebilmelisin. Dostluklar hiçbir menfaate dayanılmadan sadece bir sevgi üzerine kurulursa daha kalıcı olur. Aksi taktirde ellerimize aldığımız kum taneleri gibi parmaklarımızın arasından farkında olmadan kayıp gider.' diye anlatılmaktadır dostluk.

Kendi kendimize de sormalıyız mesela, dostlarımıza karşı vefalı mıyız diye. Arayıp hatırlarını, sağlık durumlarını soruyor muyuz örneğin? Yoksa işimize geldiği zaman veya işimiz düştüğü zaman mı arıyoruz onları.

Vefat etmiş olanları ölüm yıldönümlerinde anmayı akıl ederken, bazen sağ olanların, hayatta olanların da hatırlanması gerektiğini bir vefa borcu olarak görüyor muyuz acaba?

İyi haftalar diliyorum...