Yemek yeme temel bir ihtiyaçtır. İnsanoğlunun açlıkla baş etmesi zordur. Yetişkinler dahi aç kaldığında anında sağa sola çatacak duruma gelirler. Bu durumda çocukların aç kaldığında ağlaması, sabırsızlanması, sinirlenmesi ve huysuzlanması çok olağandır. Ancak, tüm bunlara rağmen yemek yeme davranışı canlı hayatında bu kadar önemli bir yere sahipken nasıl oluyor da çocuklar yemek yemeği reddediyor?

Yemek yeme öncelikle bir ihtiyaçtır. Bu sebeple zamansız yemek sunulduğunda çocukların o yemeği istememesi olağandır. Okul öncesi dönemde ki çocukların yaşı gereği iştahsızlık, inatlaşma gibi durumlar çocuklarda gözlemlenebilir. Yaşlarının getirilerinin yanında çocuklara zorla yemek yedirme tutumu çocuklarda aşırı tepkilere ve en önemlisi yaşaması için gerekli olan temel ihtiyaca bir tepki doğuracaktır. Bu durum ileri ki yaşlarda daha büyük yeme problemlerine gebe olabilir. Yemeğe karşı gelişen tepkiler arttıkça yemek yememe davranışı da artacaktır. Ebeveynler bu durumda çocukları yemesi için daha çok zorlayacaktır. Bu süreç tamamen bir kısır döngüye yol açarak ebeveynler ve çocuklar arasında çatışmalar çıkmasına neden olacaktır. Ebeveynin çocuğa yemek yedirmesi önce çocuk için bir ilgi süreciyken zamanla bir zorlamaya dönüşmektedir. Bu durumda kontrolsüzlük ve inatlaşma gibi olumsuz kavramlar çocuğun zihninde yemek yeme ile bütünleşecektir.

Yemek saati yaklaştıkça yemekten bahsetmek hatta çocuğun sofrayı kurma süresine dahil olmasını sağlamak önemlidir. Bu sayede iş birlikçi bir şekilde çocuğu sadece yemek yemeye yönlendirmek yerine sürece dahil etmek yiyeceği yemekten keyif almasını sağlayacaktır. Aile üyelerinin tamamının aynı masada, aynı amaçla sofraya oturması çocuklar üzerinde yemek yemeye karşı bilinç düzeyini arttıracaktır. Yemek yeme bir ihtiyaç olduğu için çocuğun yiyeceğinden fazlasını tabağına koymayarak, çocuğa ekstra bir yük yüklememek önemlidir. Aynı zamanda çocuğun sevdiği en az bir yemeği sofrada bulundurmak gerekir. Çocuğun tabağıyla ya da nasıl yediğiyle, ne kadar yediğiyle ilgilenmek yerine ortak bir sohbet ortamı oluşturmak önemlidir. Televizyon, tablet, oyuncak gibi çocuğun dikkatini dağıtacak ya da ne kadar yemek yediğini anlamayacak eylemlerden uzak tutmak gerekir. 2,5-3 yaş itibariyle çocuklar kendi sandalyesinde, kendi tabağında (döke saça da olsa) yemek yemelidir. Bu durum çocuğun diğer aile üyelerinden farklı olmadığını gösteren bir hareket olacaktır.

Ebeveynler olarak çok iştahlı ya da iştahsızsanız genetik faktörleri de göz önünde tutmak gerekecektir. Çocukların beslenme süreçleri her ne kadar fizyolojik bir ihtiyaç gibi görünse de aynı zamanda psikolojik doyumunu da etkileyecek bir süreçtir. Kendi vücudunu hissetme ve bunun üzerinden karar verebilmesini desteklemek çocuğun iç denetim mekanizmasının devreye girmesinin ilk adımıdır. Çocukların aileleri ile birlikte yemek yemesini sağlamak sevdikleriyle vakit geçirme süresini arttıracaktır. Sofrada paylaşılan tüm süreçler çocukların sosyal davranış yapılarını oluşturacaktır.