Köşe yazımın konusu, Osman Kara ağabeyimiz sayesinde oluştu...

Kütüphanesinde düzenleme yaparken, 21 Temmuz 2003 tarihli yazımı bulmuştu...

Beğenmişti ki saklamıştı...

Dün o köşe yazısının fotokopisini getirdiğinde, bir çırpıda okudum...

Ben de beğendim doğrusu...

Sonra da kendi kendime alaycı bir biçimde güldüm...

Değişen ne vardı?..

Hem de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkçeye daha çok sahip çıkılması gereken bir dönemdeyiz" ve "Bu tabelaları sökün diyoruz" ifadelerine rağmen...

O isteyince bile olmuyorsa, nasıl olacak?..

Neyse uzatmayalım ama 15 yıl önce ilginç tespitlerde bulunduğum "Dil sorunu" başlıklı köşe yazımı bugünün tazeliğinde okumanızı tavsiye ediyorum:

'İlkadım Belediye Meclisi; beldede açılacak işyerlerinin adlarının yabancı sözcüklerden oluşması halinde, ruhsat verilmemesini kararlaştırıyor...

Amaç, kültür yozlaşmasını önlemek!..

Malatya Belediyesi ve Valiliğinin bu konuda yaptığı ortak çalışmalar, dalga dalga Türkiye'ye yayılmıştı...

Yani, İlkadım Belediyesi de, bu doğru uygulamanın Samsun'da bir halkasını oluşturuyor...

Sorun, dünyanın her yerinde aynı adı taşıyan markalarda değil...

Sorun, berber Hasan'ın, bakkal Mehmet'in ve çorapçı Kamil'in dükkanlarının yabancı adlarla açılmasında...

Yerel Gündem 21 Bilim Kültür ve Düşünce Grubu da, İlkadım Belediyesi'nin bu kararını destekliyor...

Dahası, 2001 yılının Mart ayında, Başbakanlık Prensipler Daire Başkanlığı'nca valiliklere gönderilen ve "Küreselleşme döneminde, ulusal kimliğin korunması önem kazanmaktadır" diye başlayan yazının bir bölümünde şöyle diyor:

"Coğrafi yer adlarını Türk kültüründe kabul görmemiş eski adlarıyla yeniden isimlendirerek, müessese ve işyerlerini yabancı İsim kullanıp açarak, bir literatür oluşturulmak İstenmektedir."

Yazıda, örnek verilen adlarla işyerleri olduğu için isimlendirmiyorum...

Bu arada, İlkadım Belediye Meclisi'nin kararı ne mi oluyor?..

Büyükşehir Belediyesi bu kararı onaylamıyor...

Gerekçesi de kararın, "Avrupa Birliği Uyum Yasaları'na uygun olmadığı" imiş!..

Avrupa Birliği öyle mi diyor?..

Yalansa, İHA'nın yalancısıyım!.. Haber aynen şöyle:

"Fransız Kültür Bakanlığı, İngilizce kelimelerin Fransızcaya girmesini önleme çalışmaları çerçevesinde, 'e-mail' yerine, 'courriel' kelimesinin kullanılacağını açıkladı. Hükümet, bütün bakanlıklar, dokümanlar, ilanlar ve web sitelerinde 'e-mail' kelimesinin kullanılmasını yasakladı."

Fransa Avrupa Birliği'nin en has üyesi değil mi?..

Bu ülke TV'lerinde oynayan filmlerin yüzde 50'si, Fransızca ve Fransız yapımı olmak zorunda…

Bu; iki belediye arasında 'alacak-verecek' meselesi değildir, ulusal bir meseledir…

Hiç kimse, marka adlarına karşı değil…

Karşı olunan; berber Hasan'ın, bakkal Mehmet'in ve çorapçı Kamil'in özentiyle yabancı adlar kullanarak işyeri açmasıdır…

Dil, bir ülkenin namusudur…

Her konuda değil ama, bari bu konuda Fransız olamaz mıyız?..