Prof. Dr. Kenan Erzurumlu Hoca ünlü tarihçi Bernard Lewis'ten alıntılamış, ben de Kenan Hoca'dan alıntılıyorum: 'Bir toplumda işler artık gizlenemeyecek ve reddedilemeyecek ölçülerde ters gittiğinde insanların sorabileceği çeşitli sorular vardır. Dünün kıta Avrupası'nda ve günümüz Ortadoğu'sunda yaygın olanı, 'Bunu bize kim yaptı?' sorusudur. Böyle kurulan sorunun cevabı genellikle kabahati iç veya dış günah keçilerine-dışardaki yabancılara veya içerdeki azınlıklara- yüklemektir.' 'Osmanlılar böyle yapmadı. Diğer Ortadoğululardan farklı olarak Karlofça Antlaşması'ndan hemen sonra ve Küçük Kaynarca'dan sonra daha şiddetle ve farklı bir soru sordular: 'Nerede yanlış yaptık? Ve Türkiye, işte bu soru sayesinde diğer Orta Doğulu ülkelerden ayrıştı.'

'Orta Doğu ülkelerinden ayrışmak!' Çok tuttum bu tespiti. Yok, hayır, Orta Doğu halklarını hor gördüğüm için değil, bizim dünümüze olduğu kadar bugünümüze ve yarınımıza da ışık tuttuğu için sevdim.

Ne yazık ki Osmanlı'nın asırlar önce sorduğu soruyu bugünün Türk siyasetçileri, aydınları kendilerine sormuyor, soramıyor, hatayı kendisinde aramak yerine suçu muhayyel yabancılara yüklemenin kolaylığına kaçıyor. İşin daha da acısı bu kolaycılık hemen her alanda hemen her grubu kapsar hale geliyor. 'Ötekiler' yani şu 'dışımızdaki yabancı güçler' ya da 'onların içerideki ortakları, elemanları, ajanları' söyleminden kurtulmadığımız ve dün ecdadımızın gösterdiği yürekliliği göstermediğimiz ve onların yaptığını yapmadığımız sürece giderek daha bir benzeşeceğiz o doğru soruyu sormayan topluluklarla.

Çok yazdım, tekrar tekrar yazmaktan ve de anlatmaktan hiç de yorulmadım ve yorulmayacağım: Viyana'ya giden Osmanlı da bizimdir Viyana'dan dönen Osmanlı da bizimdir. Anadolu'dan üç kıtada 16 milyon kilometrekarelik bir büyük coğrafyayı vura vura, kıra kıra kazanan Osmanlı da bizimdir aynı coğrafyadan vurula vurula, dövüle dövülen kovulan Osmanlı da bizimdir. Her ikisinden de çıkarılacak derslerimiz vardır. Bunun yolu da 'hangi doğrularla gittik ve hangi yanlışlarla döndük' sorusunu açık yüreklilikle sormak ve dürüstçe cevaplandırmaktan geçer.

'Nerede hata yaptık' sorusu sadece dış politikada, sadece siyasette değil toplum hayatının her alanında sorulması gereken bir sorudur. Ne yazık ki bunu yapmak yerine ya 'görmedik, göremedik, anlamadık, anlayamadık' gibi bazı masumane mazeretler uyduruyoruz ya da hiçbir mazeret uydurmadan suçu olduğu gibi başkalarının, özellikle de tanımı bir türlü net yapılmayan, yapılamayan yabancı güçlerin, mesela 'üst aklın' üzerine atıyoruz. Gerçekle yüzleşmek yerine gerçekdışının arkasına saklanıyoruz.

Zorluklarımız var ama dünyanın en eski tarihi ve en muhteşem medeniyetinden süzülerek gelen önemli birikimlerimiz de var. Eğer kendi gerçeklerimizle yüzleşecek cesarete ve o imkanları bulup çıkararak günümüze uyarlayacak bilgi ve gayrete ulaşırsak yenemeyeceğimiz hiçbir zorluğumuz yoktur.