Artık kafamızı kumdan çıkartmak zorundayız, hem de bir an önce. Olayları doğru teşhis etmek ve gerekli tedbirleri hiç durmadan, hiç birini ihmal etmeden ve asla tereddüt göstermeden bir an önce almak hepimiz için son derece hayati bir görevdir. Bunu ya zamanında ve tavizsiz yaparız ya da yarın yapacak bir şeyimiz kalmaz.

Önce şu haberi okuyunuz lütfen: 'Mersin'in Tarsus İlçesi'nde devlet hastanesi karşısındaki nöbetçi Kemaloğlu Eczanesi'ne, iddiaya göre ilaç almak için giden Suriye uyruklu bir kişi, istediği ilaç olmadığı için eşdeğer ilaç veren eczane çalışanıyla tartıştı. Eczaneden ayrılan Suriyeli, bir süre sonra bir grupla tekrar geldi. Bir anda eczaneyi savaş alanına çeviren saldırgan grup, eczane çalışanlarını yanlarında getirdikleri sopa ve taşlarla yaraladı. Yaralı 4 eczane çalışanı, Tarsus Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Kulağı kesilen eczane çalışanlarından S.A.'nın durumunun ağır olduğu öğrenildi. Olayla ilgili 3 kişi gözaltına alındı.'

Sonra da şunu: 'Gıda Tarım ve Hayvancılık Ahmet Eşref Fakıbaba, CNN TÜRK'te Hakan Çelik ile Hafta Sonu programına konuk oldu. Suriyeliler hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulunan Fakıbaba, "Gelen Suriyeliler sıkıntılara neden oluyor" dedi.

Fakıbaba daha sonra da şunları söyledi: 'Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis bu bölgelerde problemi yaşıyoruz. Zeytin Dalı Harekatı, Menbiç olayı... Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili çalışmalar yapıyor. Kısa dönemde olmasa bile ben tekrar bunların geri döneceğine inanıyorum. Geri dönmediği takdirde vatandaşlarımızın da sıkıntıları var. Gelen misafirlerimiz işsizlik oranını çok daha yükseltiyorlar. Farklı sıkıntılara neden oluyor.'

Birisi önceki gün yaşanan bir olay diğeri de o günden önceki gece yapılan uyarı, bir temenni, bir endişenin dile getirilmesi. Sayın Fakıbaba bölgenin insanı, o bölgeyi hemen herkesten daha yakından tanıyor ve hemen herkesten daha iyi biliyor. Uyarıları göz ardı edilemeyecek ve tedbir almakta asla gecikilmeyecek kadar önemli.

Ve bir akademisyen, bir strateji uzmanı, bölgeden bir milletvekili, İyi Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Gaziantep Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ. Ümit Hoca, konuya çok daha geniş bir pencereden ve ülkenin geleceği açısından bakıyor. Şu değerlendirme de ondan: "Gelen Suriyeli sayısı 4 milyona yaklaştı. 35 milyar dolar para harcandı ve harcanmaya devam ediyor. Biz bu 35 milyar dolarla 7 tane boğaz köprüsü yapardık… Genelkurmay Başkanı 2,5 milyon Suriyelinin daha geleceğini söylüyor. 2040 yılında eğer böyle devam ederse her 13 kişiden bir tanesi Suriyeli olacak. Bu Türkiye'yi parçalar."

Ağır bir uyarı ama asla göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir uyarı. Daha önce birkaç defa yazdım, demografik yapımız değişiyor, değiştiriliyor. Ümit Hoca'nın 2040 yılında 'böyle devam ederse her 13 kişiden bir tanesi Suriyeli olacak' uyarısına bir de bu açıdan bakmak lazım. Hani Necip Fazıl Sakarya şiirinde 'Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya' der ya, bu da o misal bir uyarıdır bence.

Prof. Dr. Ümit Özdağ, yeni sığınmacı akınını güneyden beklerken haberi batıdan geldi. Önceki gün birçok gazete ve internet sitesinde yer alan bir habere göre Almanya Başbakanı Merkel 'Almanya'ya girmeye çalışan sığınmacıların ilk kayıt altına alındıkları ülkeye hızla gönderilmesi konusunda 14 ülkeyle anlaşmayı garantilemiş.'

Bizimle ilgisi ne mi? Almanya ve diğer AB ülkelerine giriş yapan Suriyeli ya da Afganlı, İranlı sığınmacıların çok büyük bölümünün 'ilk kayıt altına alındıkları' ve dolayısıyla Batı'dan gelecek göç dalgasına hedef olacak olan ülke de Türkiye. Şu da son bir bilgi notu: Batı şu anda kadar sığınmacıların ancak yüzde 15'ini geri göndermiş vaziyette. Yani yüzde seksen beşlik asıl sığınmacı kafilesi geride ve her an kapımızı çalmak üzere.

Ben mi çok kötümserim yoksa birileri mi çok iyimser. Ya da Batı'nın 'Doğu Sorunu' adı altında iki asırdan beri yürüttüğü 'Anadolu'yu Türksüzleştirme' veya 'Türk'ü Anadolu'dan sürme' politikası biz farkında olmadan hayata mı geçiriliyor?