Dünkü yazımda 'idam cezasının getirilmesinin' mevcut hukuk sistemimiz içerisinde biraz zor da olsa imkansız olmadığını T.C. Anayasa'sının ilgili maddelerini aktararak anlatmaya çalışmıştım. Bugün de konuyu taraf olduğumuz uluslararası anlaşmalar ve içinde bulunduğumuz kurum ve kuruluşlar açısından ele almaya çalışacağım.

Türkiye'de 1984'den bu yana idam cezası uygulanmıyor. 1984-2002 arasında kanunlarımızda idam cezası olmasına ve mahkemelerce de verilmiş bulunmasına rağmen TBMM onayı alınmadığı/alınamadığı için hiçbir idam cezası uygulanmamıştır. APO hakkında verilen idam cezasının uygulanamaması da bu nedenledir.

Türkiye iç hukukundaki idam cezasını iki kademeli olarak önce 2002'de sonra da 2004'de kaldırmıştır. Türkiye bu konuda uluslararası anlaşmalara imza atmış ve yükümlülük altına girmiştir. Bunlardan bir tanesi 'Hiç kimse, ölüm cezasına çarptırılmamalı veya idam edilmemelidir' hükmünü getiren Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'dir.

Bir diğeri ise Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ek 6 nolu protokolleridir. 28 Nisan 1983'de Strasbourg'da imzalanan bu protokol, 1 Mart 1985'de yürürlüğe girdi. Türkiye, protokolü 15 Ocak 2003'de imzaladı. TBMM, Protokol'ün Uygun Bulunduğuna Dair Yasa tasarısını 26 Haziran 2003'de kabul etti. 'Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun", 1 Temmuz 2003 tarihli (Sayı: 25155) Resmi Gazetede yayımlandı.

Sorulması gereken can alıcı soru 'Türkiye uluslararası anlaşmaları kendi iç mevzuatının bir parçası ve hatta milli mevzuatla çeliştiği ahvalde üstün hukuk normu kabul eden bir ülke olarak bütün bunlara rağmen toplumsal tepkiler ya da siyasi söylemlerle idamı geri getiremez mi?' sorusudur. Elbet getirebilir ama bu birçok sonuçları olacak son derece önemli bir karardır ve alınması da öyle pek kolay olmayan bir karardır. Bu yeni bir dünya tercihi meselesidir, bu şimdiye kadar bu iktidar da dahil tüm siyasi partilerin 'girdik gireceğiz' dediği AB'den tamamen kopmak ve yüzümüzü Orta Doğu ya da bir başka yöne dönmek demektir. Öyle olduğu için de siyasetçiler bunu gündemde tutmakta ama geri getirmek için gerekli adımı da bir türlü atmamaktadırlar.

Yapılması gereken ya o adımları atmak ya da bu idam edebiyatını artık siyasetin ve toplum hayatının dışına çıkartmaktır. Hem adımı atmamak hem de dilden düşürmemek çok şık olmasa gerek.