Haber Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Necdet Uzun dünkü köşe yazısında 'Samsun'un su sorunundan' yola çıkarak çok daha büyük ve kökü çok daha derinlerde bir başka soruna parmak basmış: Yolsuzluk sorununa ya da yolsuzluk iddialarına karşı sessiz kalışımıza ve o yolsuzluk dosyalarının bir daha açılmayışına/açılamayışına…

Geçmişin küllerini şöyle bir savuran Sevgili Necdet Uzun önce, İl Özel İdaresi'nin Valiliğe bağlı olduğu dönemle Büyükşehir Belediyesine devrolunduktan sonraki dönemde yapılan açıklamalardaki büyük çelişkiye işaret ediyor sonra da neşterini asıl yaraya vuruyor.

Necdet Uzun arşivlere girmiş, iki dönemdeki birbirinin 180 derece zıttı açıklamaları derlemiş. Buna göre ' İl Özel İdaresi'den 26 Ocak 2013'te yapılan açıklamada, "İdarenin sorumluluk alanındaki 863 köyden 807'sinde şebekeli, 40'ında çeşmeli olmak üzere 847 köyde içme suyu var. 16 köyde ise su yetersizdir" denilmiş. Hatta dönemin Samsun Valisi Hüseyin Aksoy da 7 Mart 2014'te yaptığı toplantıda, "Samsun'da susuz köy kalmadığını" açıklamış.

O köylerin dışında yaşayan ve onların ıstırabına yabancı Samsun kamuoyu ise Samsun'un su sorunun çözülmediği tam tersine özellikle köylerin büyük bir su sıkıntısı içinde bulunduğunu Özel İdare Büyükşehir Belediyesi'ne devrolunduktan yine resmi ağızlardan yapılan açıklamalardan öğreniyor. 'Borç sarmalı içindeki' Belediye'nin kaynaklarından büyük miktarda paralar daha önce çözüldüğü açıklanan su sorunu için ayrılıyor.

Bu nasıl bir devlet anlayışı, bu nasıl bir göz boyama, bir devlet kurumunun yöneticileri bağlı bulundukları makam sahiplerini, o ilin siyasi temsilcilerini nasıl böylesine yanıltabilirler ve o makam sahipleri ve o siyasi yetkililer, yöneticiler böyle bir yalana nasıl böylesine kolay inanabilir? Dahası bu yalan ortaya çıktıktan sonra, Sevgili Necdet Uzun'un da ifade ettiği gibi muhalefet dahil niye hiç kimseden ses seda çıkmaz. Bırakın yolsuzluğu, yalan ve yanlış bilgilerle hem üst amiri hem de kamuoyunu yanıltmak bile -ceza kanunu açısından olmasa da- ahlaki değerler açısından büyük suçtur.

Yıllar önce Samsun İl Özel İdaresi gazeteci kimlikli birilerine milyonları aktardığında da bu şehir -biz birkaç gazetecinin dışında- o soyguna tamamen sessiz ve ilgisiz kalmıştı. O suskunluk hepimizin ortak tavrıdır ve biraz ağır kaçacak ama söylemek zorundayım ortak ayıbıdır. Eğer o gün, evet eğer o gün 'ne oluyor?' diye sorsaydık, sorabilseydik ve hatta sadece merakımızı dillendirseydik birçok şey farklı olabilirdi.

Necdet Uzun'un 'Samsun'daki türedi zenginliğin "kara kutusu" olan İl Özel İdaresi dosyası açılabilse, "su hikayesi" başta olmak üzere birçok şaibeli işlerin gerçek yüzü anlaşılabilecek' ve 'Böylelikle, tüyü bitmemiş yetim hakkını yiyenler de hesap verecek' derken ne kadar gerçekçiyse 'Öbür dünyada kesin de istiyorum ki; bu tarafta da hesap versinler!..' derken de bir o kadar iyimser. Gönlü tersini istese de kendisi de biliyor bir olmayacak duaya amin dediğini. Kapatılan dosyaların bir daha açıldığı ne zaman görülmüş ki?