Gündemin nabzını tutmayı seviyorum. Gazete manşetleri bugünlerde kediler, kedicikler, pisiciklerle dolu hep.

Ben de gerçek kedileri yazıp kedilerden özür dilemek istedim.

Gerçek kediler dört ayaklıdır. İki ayaklı kediler ise sahte ve yapay olanıdır.

Onların isimlerini kirli oyunlarına alet edenlere nazire olsun diye yazıyorum.

Hayvanları kendilerine alet edip, onların, isminden, sıfatından piar yapmaya çalışan insanlardan nefret ettim.

Zavallı ve gerçek kedilerin bir isimleri bile yoktur. Sokaktaki kedilerin hepsi sadece bir "pisipisi" dir.

Değil lüks yaşamak bir dilim kuru ekmek ve suya hasrettirler.

N e evleri ne de villaları vardır. Oraya, buraya, köşeciklere, araba kaputlarına sığınıp yaşamaya çalışırlar.

Öldüklerinde bir mezarları bile yoktur. Çoğunun son adresi ya bir çöp kamyonu ya da bir çöplüktür.

Hiç bir şeyleri yoktur ama haysiyetli onurlu ve kibirli hayvandır kedi.

İki ayaklı olanlarına nispet.

Bazen yolun ortasına paramparça bedenleri ile ölü bir kediler görürüm.

Üzerinde kim bilir kaç araç geçen.

İçim sızlar. Özenle, saygı ile kaldırır ona toprağa koyarım.

Yaşarken bile onları can değil de çöp olarak görenleri artık hiç yadırgamıyorum.

Belki de bu sebeple Aziz Nesin'in dediği gibi insanoğlundan uzaklaştım.

Kötülüklerle yaşanan bu dünyada o amansız ölüm bir gün insanoğlunun kapısını da çalacak. Hz. Mevlana'nın dediği gibi orada bir hesap günü kurulacak.

Aylarca soğuk taşların üzerinde, bazen de kavurucu sıcaklarda susuz öylece sokaklarda yaşamaya çalışan bu hayvanlardan ne istersiniz.

Bre ! münafıklar...

Bir de utanmadan, arlanmadan onların sıfatları ile uğraşırsınız.

Aslında bütün öfkem insanoğlunun üzerine kurulu.

Doğada insan kadar ikinci bir vahşi yaratık yok.

En koket, en süslü halinizle gezinirken bir minik kedi yavrusu görseniz korkar ya da korkarmış gibi yapıp ilgi çekmeye çalışan çok yapay hemcinslerimi bilirim.

Çocuklarına hayvanları birer pislik torbası gibi tanıtan anneleri bilirim.

Çocukları onlara eziyet ederken izleyen elit kadınları da bilirim.

Tüm bunları yaparken bir de kendilerince " sav "ları vardır.

Arkasına sığınmaya çalıştıkları "önce insan " zihniyeti.

Oysa bu zihniyetin açılımı aslında " Sadece ben "dir.

Bir gün " önce insan " değil , " önce insan olabilmek" kavramını anladığımızda.

İşte o zaman dünya yaşanır hale gelecek.

Yaşam hakkına saygı tüm canlılar içindir.

Geçen haftaki yazımda olduğu gibi gene yinelemek isterim.

İnsan olabilmek için "hayvan olarak doğmamış olmak " yetmiyor.

İnsan olabilmek zor zanaat...

İNSAN SEVMEYE BAŞLADI MI;

YAŞAMAYA DA BAŞLAR