Geçen hafta sonu sabahtan akşama hatta hafifleyerek de olsa ertesi iki güne sarkan ağır bir koku kapladı bu kentin çok önemli bir bölümünü. Mide bulandırıcı, tiksindirici bir kokuydu. Güney Amerika'nın bilmem hangi ülkesinden ithal edilen ve aylar süren bir yolculuktan sonra Samsun Limanına ithal sığırları taşıyan bir gemiden kaynaklanıyormuş o ağır koku.

Büyük çoğunluk sadece kokunun üzerinde durdu, bazıları da o şartlar altında taşınan sığırların hastalık kapmış olabilecekleri ihtimaline vurgu yaptı. Galiba üzerinde durulması gereken asıl konu da buydu veya bu olmalıydı. Sığır ve davar ya da başka bir ifadeyle hayvan ve o hayvanlarla yaşamak ve hayvan kokusu bizim neslimize hele de anne ve babamıza hiç de yabancı değildir. Değildir ama bizim bildiğimiz hayvan ve gübre kokusu ile kenti birkaç gün adeta esir alan bu kokunun uzaktan yakından ilgisi yoktur.

Bu sığırlar, bu koku, daha doğrusu bu kokuyu yayan bir pislik içinde, nasıl olurda hiç bulaşıcı hastalık, hadi ondan vazgeçtik, bulaşıcı hastalık riski taşıyan bir bakteri almadan onca yolu aşarlar? Nasıl olur da o etler hiçbir mikrop kapmadan sofralarımıza gelir? Bir şey bilerek ve iddia ederek yazmıyorum, konunun uzmanı değilim ama endişeleri, şüpheleri dile getirmek de basının sadece özgürlüğü değil aynı zamanda sorumluluğudur da. Umarım ki bir yetkili topluma güven verecek detaylı ve bilimsel bir açıklama yapar. Yoksa o koku dağılır ama, o endişe hep zihinlerde çakılı kalır.

Biz kokuyu tartışırken bir dostum da sosyal medya hesabında o geminin 'nerede temizleneceğine' dikkat çekiyordu. Ne kadar ilgi topladı bilmiyorum ama dostumun üzerinde durduğu konu oldukça önemliydi. Hani iş lafa gelince hepimiz çevreci kesiliriz, çevreci kesilmekten öte hemen kutsal dinimizin 'temizlik imadan gelir' hükmünü hatırlarız ama balgamımız dahil tüm pisliklerimizi evimizin ve bahçemizin hemen dışına boşaltırız ya; belki de onu bildiği için konuya parmak basma ihtiyacı duydu Sevgili Nusret Sağlam.

Alın teriyle kazandığımız paralarımızla soframıza taşıdığımız gıdaların temiz ve sağlıklı olmasını istemek hem hakkımız hem de özellikle ev halkına karşı görevimiz. Evet, aradaki fiyat farkı çok olmasa da yine de ucuz ama düne kadar bizim dağlarımızda, meralarımızda bizim beslediğimiz, yetiştirdiğimiz yerli cinsin lezzetinin zerresi yok. Sütü gittiği dağın otuna göre farklı kokan, yağının kokusu bir sokağı baştan sonra saran koyunlar, keçiler, sığırlar yok artık. Tamam, onlar yok, ama hiç olmazsa başkasında olanlar da biraz daha sağlıklı ve biraz daha temiz ortamlarda taşınsalar ülkemize ve soframıza; olmaz mı; çok mu zor?