Bu kent sadece atanmış ya da seçilmiş yöneticilerin değil, şu partili ya da bu partili, köylü ya da kentli hepimizin. Bize atalarımızdan miras kaldı, bizden de evlatlarımıza kalacak. Bu kenti ilgilendiren her kararın en geniş katılımla ve tam bir meşveretle alınması gerekir. Eğer buna uyulmadan, bilim insanlarına sorulmadan, onların itirazları ya da önerileri kale alınmadan uygulamaya geçildiyse, karar yanlış çıktığında, karardan dönüldüğünde kaybedilen zamanın, paranın ve tahrip olan doğanın hesabını birileri vermeli. Demokrasi bu vicdani ve ahlaki hesapların sorulmadan verildiği rejimdir.

Geçen hafta Samsun Büyükşehir Belediyesi'nin şöyle bir açıklaması yer aldı medyada: 'Mahalli Sulak Alan Komisyonunun 04 Ekim 2017 tarihli kararı ile Yörükler Jandarma Kontrol Noktası ile Doğanca Ziyaretçi Merkezi arasındaki alanın taşıt trafiğine kapatılması kararı alınmıştır. İlgili kararda özellikle manda sahipleri olmak üzere diğer hayvan sahiplerinin ihtiyaç doğrultusunda alana girişlerinin sağlanması, ziyaretçilerin ise SAMKUŞ ve Samsun Büyükşehir Belediyesince sağlanacak bisiklet, akülü araç ve otobüslerle alana girişinin sağlanması karar altına alınmıştır.'

Bilenlerin söylediğine göre karar doğru, onu tartışacak değilim, ben olayın bir başka yönünü ele alacağım. Madem bölge taşıt trafiğine kapatılacaktı Kızılırmak Deltası Kuş Cenneti'ne giden '10,7 kilometresi beton, 7,4 kilometresi bitümlü sıcak karışım yol' ile 'Yörükler Mahallesi'ndeki 1,4 kilometrelik bitümlü sıcak karışım yolun' niye yapıldığını soracağım.

O yolun maliyeti elbet önemli ama daha önemlisi kıt kaynağımızın trafiğe kapatılacak yola harcanması. Ondan da önemlisi o yoldan bugüne kadar kaç motorlu aracın havayı bir taraftan zehirli egzoz gazları diğer taraftan da gürültüyle kirlettiği ve kaç kuşun o deltayı terk ettiği sorusudur.

Galiba bütün bunların altındaki asıl sorun da bizim deltaya hangi gözle baktığımız da yatıyor. Bu ve benzeri deltalar 'kimi kuşların göç yolunda dinlenmesi, soluklanıp yeniden gücü kazanması, kimilerinin yumurtlaması ve neslini devam ettirmesi, kimilerinin de bir ömür boyu orada yaşaması için' korumamız gereken bir emanet mi, yoksa bir sonra tahrip olacağını bile bile nakde tahvil edeceğimiz bir fırsat kapısı mı? Bu sorunun cevabını nasıl veriyorsak bundan sonraki davranışlarımız da ona göre olacaktır.

Turizm elbet önemli ama ne Allah'ın lütfu bir dünya mirasını tahrip edecek kadar önemli ne de bir iki materyal sunumuyla bize dünyaları bahşedecek kadar kolay bir olgu. Ülke ve bölge bütünü içinde ele almadığımız sürece yaptığımız harcamalar ve hüsranlar yanımıza kar kalır.

Bir de şu Karadeniz'in kuzeyindeki turizm potansiyelini Samsun'a çekmek için yeniden ve yine bizim kaynaklarımızdan ciddi katkılarla başlatılan Samsun-Krasnodar uçak seferleri var sormak istediğim. Son durumu nedir? Tatmin edici bir yolcu daha doğrusu turist gelişi var mı? Yoksa işin sonu yine birkaç yıl önceki gibi hüsran mı olacak? Bilenler rakamları ve maliyeti açıklasa da bilgi sahibi olsak.