Sayın Akşener, 28 Şubat sürecinde dirayet gösterdi, Meclis yönetiminde de ilginç çıkışlarıyla göz doldurdu diye bazı poh pohlamaların da etkisiyle lider oldum sandı. Kendisi ve partisiyle ilgili üç kez yazdım. Okudu okumadı bilemem ama düşünce ve önerilerimin kıyısından bile geçmedi. Tarihçi olduğu halde geçmiş siyasî tecrübelerin de yanına hiç uğramadı. Oysa ülkücülüğüyle tanınmış bir siyasetçinin en önce destan kültürümüzden haberdar olması gerekmez miydi?

Milletler nasıl destan yaratır, destanların kahramanları kimlerdir, halk o kahramanlara nasıl bakar ve tarih içinde destan kültürü hangi içtimai ve siyasî olaylara nasıl yansır hiç okumamış demek ki. Tarih diploması almakla tarihçi olunmuyor demek ki. Oysa yanında Türk Tarih Kurumu Başkanlığı da yapmış Sayın Yusuf Halaçoğlu gibi bir uzman tarihçi de vardı.

Aynı zamanda hocam ve ağabeyim dediği bu tarihçiyi de tasfiye etmekle başladı siyasî hayatına. Kaldı ki Sayın Halaçoğlu'nu da iyi tanırım. Büyük bir araştırmacı olduğunu bilirim de bu başarısı, siyasetinin yanlışlığını gösteremedi kendisine. Destan kültürümüzü, tarihî tecrübelerimizi hiç mi hiç hesaba katmadığını düşünüyorum. Kendisine Banarlı'nın tespitlerini bir daha gözden geçirmesini öneririm.

Milletler büyük felaketler karşısında destansı liderlikler yaratır. O lideri de emr-i hak vaki olmadan veya büyük bir felaket karşısında acze düştüğünü görmeden asla terk etmez. Bakın Manas Destanına, bakın Oğuz Destanına…Bakın Çanakkale Destanına, Kurtuluş Savaşı Destanına…Niye bakmıyorsunuz? Ne yazıyor orada? Allah'ın takdiriyle göğsündeki saatin sayesinde sağ kalıp Çanakkale Geçilmez damgasını tarihe vuran Gazi Mustafa Kemal, her icraatı beğenilsin beğenilmesin milletince hiç terk edildi mi? Destansı liderin kusuru görülmez, görülse de görmezden gelinir. Okuyun beyler, okuyun da öğrenin lütfen! Anlayarak okuyun da yel değirmenlerine Don Kişotluk etmeyin!

Atatürk'ten sonra destanlaşan tek lider Sayın Recep Tayip Erdoğan olmuştur. Niye? Düşman ve hain tuzak, hile ve açık saldırıları karşısında baş kaldırmış; milletin kurtulmak istediği biz adam olmayız, bize dipçik lazım… gibi aşağılanmışlık, ezilmişlik duygularını yok etmeyi başarmıştır. İnönü Atatürk yokluğunda böyle bir dirayet gösteremedi, Menderes baş verdi, Demirel gitti gitti geldi; Özal kurşun yedi, ucu derin üstüne gidemem dedi. Çiller krize boğuldu, Mesut Yılmaz 28 Şubat güdümünde partisini erim erim eritti. Karaoğlan duvarın arkasına geçerim dedi, kuyruklarla rezil edildi. Son 2001 krizi ve hasta edilişi de malum. Bunları ve Erdoğan'ın iktidar sürecindeki direnişini yazdım da yazdım. Bahçeli Devlet görebildi destansı liderliği yalnızca. Bahçesi daha büyüdü, büyüyecek de. Destici de Reis sayesinde ciddî bir siyasî kimlik kazandı. Keşke Bahçede yerini alsa artık. Çiller bile Erdoğan ülkenin kaderi olmuştur diyor da millî görüş ocağının lideri işin hala farkına varamadı. Oy kaybıyla bedelini ödedi. Hala aynı plağı çalıyor. Ayrılıktan kim ne görmüş kardeşim, var mı tarihte bir örneği?

Sayın Akşener'in beni okuyup da ciddîye falan alacağını sanmıyorum da sorumluluk duygusuyla bir kez daha önerimi arz etmek istiyorum: Millî ülkü yolunda destansı liderin karşısında varlık gösterebilmenin bir tek yolu vardır: Büyük bir felaket karşısında baştaki liderin aczini giderebilecek bir büyük millî varlık göstereceksin(!) Böyle bir durum söz konusu değilse varsa bir maharetin onun liderliğine hizmetle milletinin gönlüne gireceksin. Lider dediğin acze düşmez hiç, istifadan falan da söz etmez! İsabetsizliğe uğramaz ve bahtiyar olur; başı dik, alnı ak olur. Asenalar da liderlerine baş kaldırmaz, kaldırırsa bölünme olur. Bölünme olunca ne olur? Oğuz destanında yazılı! Bırak ardına düşüp bölünenler yuvalarına geri dönsünler. Kongre olsaydı da MHP liderliğini alsaydın ve Reis muhalefeti yürütseydin baraj altı olurdun. Tarihî gerçekler de seçim sonuçları da böyle diyor.

Destansı liderlerle kavga, halka karşı gelmek gibidir. Halkla da kavga olmaz!