İki gün önce 4 Ağustos 2018, Orta Asya'da bir bayram sabahı kızıl orduya karşı askerinin en önünde ve yalın kılıç ileri atılan bir kahramanı n şehadetinin 96'ıncı yıldönümüydü. Cumartesi ve Pazar günleri yazmadığım için anmak ve rahmet dilemek bugüne nasip oldu.

Kararları tartışılsa da Enver Paşa'nın tarihimizdeki yeri ve önemi asla inkar edilemez. Yakın tarihimizin belki de en çok bilinmesi gerekirken en az bilinen fakat bilinmeden eleştirilen hatta eleştiriden öte hakaretler savrulan bir ismidir Enver Paşa. Ben bu yazımda Enver Paşa hakkında herhangi bir fikir ileri sürmeyeceğim. Sadece Enver Paşa'nın, İttihat ve Terakki'nin ve İmparatorluğun son günleri ile Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş günlerinin iyice anlaşılabilmesi için okunmasının mutlaka gerektiğini düşündüğüm bazı kitapların isimlerini vereceğim.

Çok kitap var artık yakın tarihimizle ilgili. Dolayısıyla hiç kimsenin okuma tembelliğini ya da yetersiz bilgisini 'kitap yok' mazeretinin arkasına saklama hakkı da imkanı da yok. Bütün mesele konuşabilmek için bilmeye, bilebilmek için de okumaya olan ihtiyacı kavramakta ve gereğini yapabilmekte.

M. Şükrü Hanioğlu'nun 'Kendi Mektuplarında Enver Paşa' ve Tarih ve Kuram yayınlarının 'Enver Paşa'nın Trablus Günlüğü' aynı konuyu işliyor. İsteyen istediğini, daha doğrusu bulabildiği okuyabilir. Trablusgarp'a gitme hazırlıkları yaparken ' Trablusgarp, bahtsız devlet, şimdilik kaybedildi kim bilir belki de sonsuz dek. Peki niye oraya gidiyorum? Tüm İslam dünyasının bizden beklediği manevi bir görevi yerine getirme uğruna' diye yazar. Biz dediği Osmanlı İmparatorluğu'dur. Balkan Harbi çıkıp da Hükümet İtalyanlarla sulh anlaşması imzalandığında ve ana vatana dönmek zorunda kaldığında da şunları yazacaktı:

'Ah, şu Trablusgarp meselesi! Benim için bir şeref meselesi oldu. Biliyor musunuz, burada Arapları karıları ve çocuklarıyla birlikte İtalyanların üzerine sürüyorum, Sultan bıraksa bile ben sizi bırakmayacağım diye söz vererek. Bu yiğit insanları onları yok etmek için yavaş yavaş baskı yapan İtalyanların kollarına nasıl bırakırım?'

Faroz Ahmad'ın 'İttihatçılıktan Kemalizme' ve İsmail Küçükkılıç'ın 'Jön Türklük ve Kemalizm Kıskacında İttihatçılık' kitapları o dönemi anlamak isteyen her aydının kütüphanesinde mutlaka bulunmalı. Keza Hakan Boz'un 'Bayrak, Kalpak, Revolver' adlı kitabı ile Alper Çeker'in hazırladığı Prof. Dr. İlber Ortaylı ile Erol Şadi Erdinç Bey'in ortak eseri İttihat ve Terakki Cemiyeti adlı kitaplar da mutlaka raflarda yer bulmalı.

Erik Jan Zürcher'in 'Milli Mücadelede İttihatçılık' eseri, konusunun en önemli kaynağı. Halen görevde olan Büyükelçi Altay Cengizer'in 'Adil Hafızanın Işığında/ Birinci Dünya Savaşına Giden Yol ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Sonu' hem İttihatçıları hem de dönemi muhteşem bir üslupla anlatıyor bizlere. Belki biraz iddialı olacak ama ben bu kitap için okunması yararlı demiyorum 'şart' diyorum.

Ve bugünlük son kitap; Haluk Hepkon'un 'Jön Türkler ve Komplo Teorileri.' Bu kitap okunmadan İttihatçılara yönelik iddia, itham ve hatta iftiraların ana kaynağı ve sebebi bilinmez. İngiliz istihbarat ve karşı propaganda servislerinin Mısır, Arabistan ve Hindistan Müslümanları üzerindeki hesapları ve Birinci Dünya Savaşı'nda ilan edilen cihat-ı mukaddes fetvasını etkisiz kılmak için uydurduğu yalanların hepsini bu kitapta bulabilirsiniz.

Daha birçok kitap var bu konuda, onlardan bazılarını da belki yarın belki de daha sonra bu köşeye taşırım kısmet olursa. Ben yakın tarihimizin bu en önemli ama en az bilinen fakat yalan yanlış denmeden en fazla konuşulan, en fazla eleştirilen şehidinin aziz hatırası önünde hürmetle eğiliyor, Allah'tan ona ve tüm şehitlere sonsuz rahmetler diliyorum.