Dolar çıkmış-inmiş mesele bu değil! Faktörlerden biridir sadece. Malumunuz olduğu üzere hedef kitlenin alım gücü üzerine kurguludur.

Türkiye'yi ekonomiyle yıkamayacaklarını çok iyi biliyorlar! Onun için bilindik malum taktikleri devrede.

İçlerinde Jenny White'ın bulunduğu New York Times gurubu en hararetli beyaz saray tepkimesidir.

Türkiye için biçtikleri bütün elbiseler; irili ufaklı Türkiye'de ki bütün muhalifleri, birbirinden farklı düşünen bütün kesimleri birleşemez parçalar olarak biçimlendirmek…

Birkaç gün önce ki haberleri aynen şöyleydi:

'Türkiye'de toplum

Bir daha

Bir araya

Gelemeyecek

Şekilde

Ayrışmıştır.'

Haberin devamında bir daha bir araya gelmeyecek olan kesimlerin dram ve trajedilerini işledi.

Sorun, bu haberin ciddiyetinde değildir!

Sorun,

Türkiye düşmanlığının

En önemli

Operasyon Alanının

Tespitidir!

Muktedir olanlarla arasında mesafe gören, sosyal ve ekonomik olarak kendini uzakta bulan, zaman zaman öteki hisseden kendini sürekli kaybeden olarak tanımlayanlar!..

Terör örgütlerinin ideolojik bandından bahsetmiyorum. Türkiye'nin yakın ya da uzun vadede düşman tanımlamasında kendini konuşlandıramamış kesimden bahsediyorum. Araf'ta kilerden…

Sosyolojisi gereği, terör örgütünün kapsama alanı içinde bulunan ancak ailesini güvende tutmak için devletle örgüt arasında muallakta kalmış ne tamamen örgüt yanlısı ne de tamamen devlet yanlısı diyemeyeceğimiz insanlarımız var. Süreç içerisinde gelişmiş dilde; temel hak ve özgürlükler ile başlayan başkalaşmış tanım ve yapılanmada ifade etse de, bir seçmenin ötesinde kendini vatandaş hissettirecek (daha) dokunuşlara ihtiyaç var. Daha çünkü, kendilerini bir seçimin malzemesi olmanın ötesinde hissetmek istiyor. Son taşeron yasasında kadroya geçişte özellikle yerel siyasetçilerimiz bunu büyük ölçüde başardı. Sürdürülebilir bir bütünleşmeye, yaklaşmaya ihtiyaç var. Önünde ki en büyük engel bölgesel milliyetçiliktir. Bu en sorunlu tarafımızdır. Türkiye'nin 7 bölgesi de vatanseverdir. Hiçbir bölge bir diğerine bu anlamda üstünlük taslayamaz. Dil de ve düşüncede bunun önüne geçilmelidir. Dün Çanakkale bugün 15 Temmuz, kare kare her şey orta da…

Fetö ve türevleri ile mücadeleyi, binlerce yıllık tasavvuf geleneğini yok sayarak sonuç elde edemeyiz. Kaldı ki, sonuçları itibariyle kimin hangi kılıkta hangi içeriğe sahip bilmek nerdeyse mümkün değil. Din ve dindar başka başka gerekçelerle sistemden uzaklaştırılması sonucu ortaya çıkan merdiven altı dini yapılanmalar tehlikelidir. Yakın zaman cemaat ve tarikatlar bunun eseridir. Tehlike arz eden bu yapılanmalarla sistematik bir mücadele her devletin hakkı olduğu gibi devletimizin de hakkıdır. Ancak bu tehlikeyi daha da tehlikeli kılan, İslam ve Müslümanların bir bütün olarak yara almasıdır. Devleti siyaseten ele geçirmeye yönelik dini yapılar devletçe bilinmekle birlikte çözümü de devletin bizatihi kendi refleks ve referansları ile mümkündür. Diyanet dahil hiçbir dini yapılanma bu noktada referans alanı değildir. Devlet bu yapılarla ancak toplum mühendislerine güvenmelidir. Diyanette de olsa dini referanslar öyle ya da böyle bir taraftır. Mezhep ve tarikatların ötesinde durabilecek tek mercii Toplum Mühendislerimizdir. Hiçbir dini kurum kuruluş cemaat ve tarikat değildir! Kimin hangi öğretilerle yetiştiği zaman içinde hangi öğretileri tercih ettiği çok kolay tespit edilmiyor. İnanan insanları merdiven altı yapı ve öğretilerden kurtulması, başta Fetö olmak üzere bu tür yapılarla ilişkilendirilmiş ancak herhangi bir suç tespit edilmemişlerin devlete ivedilikle kazandırılması önemlidir.

Diğer yandan kendini düşünsel farklılıklarda ifade eden bu yönde duruş sergileyenlerin öteki muamelesi görmemesi bir o kadar önemlidir.

Kendini dışlanmış gören

Dış-lanmıştır!

Gönül ganiliği kadar düşünsel ganiliğe de ihtiyacımız var. Gönlün geniş olması kadar ufkun da düşüncelerin de geniş olması bize en sağlıklı sonucu verecektir. Devletimiz daim, milletimiz var olsun.

Güzel günlere uyan

Sağlıcakla kal güzel ülkem.