Akşama sabahadır orduların zafere ulaşması ve düşmanı önüne katıp Ege'ye dökmesi. Tarihin bir şanlı destanının son sözleri ha söylendi ha söylenecek ve bir millet o zafere koşan atların nal seslerinden bir milli marş besteleyecek. Türk'ün Trablusgarp'tan Balkanlara, Allahuekber'den Kanal'a, Hicaz'dan Çanakkale'ye yedi iklim dört köşede verdiği on yıllık savaşın sonudur ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kuruluşunun başlangıcıdır o zafer günü.

Birileri bu destanı ya okumaz, okuyamaz ya cehaletinden ya da fikri ve ırkı mensubiyetlerinden bilerek yanlış okur, yanlış yazar ve yanlış anlatır ama bu cehalet ve de bu gaflet ve ihanet o destanın ne güftesini ne de bestesini değiştirebilir. Yazanlar süngüleriyle yazmış, kirli ellerin karalamaları ne yazar ki.

Birileri 'hiç olmadı' yalanını utanmadan dillendirirken bir başkası da 'keşke Yunan galip gelseydi' hain duasına duruyor ve ne yazık ki bu gaflet, bu dalalet hala bazı çevrelerden alkış alıyor, alabiliyor. Kendi tarihinden utanan ya da kendi tarihini böylesine inkar eden, utanmadan çarpıtan sözde siyasetçi ve sözde tarihçilerin tüm çabaları boşunadır. Bu tarihi bu millet kanıyla, canıyla, kadını ve erkeğiyle cephelerde hem istilaya gelen dış güçlerle hem de payitahtta ve Anadolu bozkırındaki işbirlikçilerle, isyancılarla vuruşa vuruşa kazanmıştır, silmeye kimin gücü yeter ki.

Birilerinin inkar eder ve de küçümserken kullandıkları 'kıçı kırık Yunanlıya karşı kazanılmış zafer' söylemi salt cehaletten ibaret değildir. Aynı zamanda Milli Mücadele'nin iç isyanlar ve ihanetlerini gözden kaçırmaya da yöneliktir kimi kez. Konya'dan Zile'ye, Koçgiri'den Düzce'ye, Yozgat'tan Dazkırı'ya yirmiden fazla isyan vardır Milli Mücadele'ye karşı. Fetvalar, idam fermanları, nasihat heyetleri, sözde halife orduları, işbirlikçi ve ayrılıkçı cemiyetler ve birbirinden kepaze bildiriler. Yazmaya kalkarsak bir günlük yazı yetmez, birkaç gün yazmak gerekir. Belki de yazarız kim bilir!

Milli Mücadele o cepheden bu cepheye koşmaktan yorgun, evladını, kocasını serhatlerde bırakmaktan garip bu milletin onca acı ve yokluk içinde 'ben varım ve hep var olacağım' diye ayağa kalkışının destanıdır. O ayağa kalkış sadece askeri anlamda değil ekonomik anlamda da ayağa kalkış ve tam bağımsızlıktır. Milli Mücadeleyi anlamak için kapitülasyon kepazeliğini bilmek gerekir. Sadece ekonomik esaret değildir kapitülasyonların aldığı son hal, aynı zamanda adli ve idari esarettir ne yazık ki.

Mehmetçiğin süngüleri Büyük Zafer'le sadece bu topraklara dikilmek istenen Yunan bayrağını söküp atmadı, ondan çok önce bu millerin elini kolunu bağlayan kapitülasyon zincirini de kırıp attı. Tam bağımsız bir Türkiye'de yaşamanın onurunu bu millet kendi Milli Mücadelesi ile kazandı. Nurlar içinde yatsın o zaferin aziz şehitleri, muhterem gazileri ve kahramanları.

Şair yıllar önce 'Selam şanlı geçmişe/ selam kutlu geleceğe/ selam zafer ordularının silahlarına' demişti. Ben de bu milletin şanlı geçmişini, kutlu geleceğini ve zafer ordularının kahraman mensuplarını aynı duygularla selamlıyorum. Selam şanlı geçmişe/ selam kutlu geleceğe/ selam zafer ordularının silahlarına….