Yenilmişiz, vatan işgal altında, düşman ordularının kimi Urfa'da, kimi Maraş'ta, kimi Samsun'da, Merzifon'da, İzmir'de, Edirne'de, velhasıl dört bir yanda ama dahası payitahta, İstanbul'da. İstanbul resmen değil ama fiilen işgal altında. Düşman donanması Dolmabahçe önünde demirlemiş; topları saraya dönük. Saray mahzun, saray çaresiz, saray teslim olmuş ve umudunu İngilizlerin merhametine bağlamış.

'Arap kavmi necibi' tabirinin yerine artık 'İngiliz kavmi necibi' tabiri hakim ve tüm umutlar o 'kavmi necibin' merhametinde. Bunu hem Hünkar dillendiriyor hem de ümera ve ulema ve dahi edipler söylüyor, yazıyor, çiziyor. İşte onlardan bir örnek: 'Millet-i İslamiyye'nin kadim dostları hususen İngiliz kavm-i necibi… Beşerriyetin muhibbi müşfiki, medeniyet-i hakikiyenin samimi hadimi ve Osmanlıların hayırhahı…' Bugünkü dille İngilizleri yani işgalcileri, yani o zamanki dünyanın en büyük emperyalistini 'İslam ümmetinin eski dostları, özellikle soyu sopu temiz İngiliz milleti… insanlığın şefkatli, merhametli dostu, gerçek medeniyetin samimi hizmetkarı ve Osmanlıların iyiliğini isteyen…' diye neredeyse kutsayan bu bildiri İngiliz Muhipleri Cemiyeti'nindir.

O cemiyet ki, İngilizler tarafından kurdurulmuştur ve kurucuları, yöneticileri arasında öyle devletli, öyle ulema ve üdeba(alim ve devlet adamı) vardır ki şaşmamak ve kahrolmamak mümkün değildir. Payitahttaki birilerinin zilleti cephelerdeki yenilgiden çok daha fazla acı vermektedir.

Böyle birçok beyanname vardır o işgal yıllarında Anadolu'daki milli kıyama karşı çıkan, milletin bağımsızlığı daha doğrusu bekası için silaha sarılan insanları işgalcilerin ağzıyla suçlayan. Bunlardan birisi de Yunan uçakları tarafından Batı Anadolu'da havadan atılan Teali-i İslam Cemiyeti'nin beyannamesidir.

Doğrudan halka hitap eder ve halkı Kuva-yı Milliye'ye karşı çıkmaya, onları öldürmeye davet eder. Teali-i İslamcılara göre Mustafa Kemal ve Kuva-yı Milliyeciler maskaradır ve 'Yunan askerlerinin önünden namerdane bir surette kaçmaktadırlar.' Ama 'yazık, bin kere yazık ki bu millet ' Mustafa Kemal vesaire gibi beş on şakinin vücudunu ortadan kaldırmak için icap eden küçük bir fedakarlığı göze aldıramayarak memleketi ve kendini ebedi tehlikeden kurtarmayı ve selamete çıkmayı başaramadı.' Evet aynen böyle Yunan uçaklarından atılan bildiri ama sadece bu da değil devamı da var.

Kuva-yı Milliyecilere sesleniyor efendiler, hem de ne seslenme, sövüyorlar, sayıyorlar, ne alçaklıklarını bırakıyorlar ne utanmazlıklarını : '…İ ngilizleri kızdırdınız, üzerimize Yunanlıları musallat ettiler. Harbde mağlup olduktan sonra uslu oturmak ve mağlubiyetin netayicine katlanarak telafisini sabr u sükun ve akl ü tedbir dairesinde izale etmekten başka çare var mıdır?...Milleti öldürerek, mahvederek hukuk-ı milleti müdafaa edeceksiniz öyle mi? Utanmaz hainler, artık yetişir, yakamızı bırakın: Cenab-ı Hakk'ın gazabı ve laneti sizin üzerinize olsun…'

Yenilmişiz bir kere, o mağlubiyetin sonuçlarına katlanmak, sessiz ve sakin durmak ve sabretmek dururken silaha sarılmak da neyin nesi? Bunlara lanet okunmaz da ne yapılır ki!? Hele bir de İngilizleri kızdırmak var ki! Nasıl kızdırılır İngiliz kavm-i necibi? Bu affedilecek hata mı?

Kim mi bunlar? Onları da yazarız elbet ama yarına ya da bir başka güne inşallah…