Toplumun saadeti, huzuru ölüm yaşı ortalamasının yüksekliğiyle elbette ilişkilidir ancak, ondan daha da önemli veri, 'Mutlu mu?' sorusunun cevabıdır. Bu soruya doğru cevabı vermek de bir başka sorun. Zira mutluluk yansımalarının büyük bir çoğunluğunda arabesk bir durum mevcuttur ve oldukça can sıkıcıdır.

Mutluluk gözyaşı ile başlayan bahaneler zinciri, mutluluk tepkimesi içinde birçok hüzün faktörü barındırır. Arabesk bir kültürün en ağır yansıması görülür. Mutluyken hüzünlü görünmek, övülesi bir davranıştır çünkü arabesk kültürde. Düğün de dernek de çarşı da pazar da hep böyle…

Gezi de bile, güzel yerleri geziyorsunuzdur, güzellikleri görmenin dışında ne kadar olumsuzluk varsa herkesin dilinde o olumsuzluklar dolaşır olur.

İlla bir çapanoğlu

İlla bir hamlık olacak.

Mutlu olmanın bir anlam olarak karşılığı hala tanımsız. Mutluluğu ve mutlu olmayı bir türlü beceremiyoruz. Başka neden başak engeller var. Bu da doğal olarak, insanı insandan uzaklaştırıyor.

Sebebi kendimiz olmasına rağmen, başka sebepleri bahane ederek; insandan arkadaştan komşudan dosttan ve akrabadan uzaklaşıyoruz.

Çünkü diyorum çoğu zaman gözü ve gönlü hep aç bırakıyoruz.

Yetinme duygumuz yok.

Empatiden uzağız.

Dilimizden düşmez ama hala sevgiden çok uzağız.

Başkasını mutlu eden şeyler bizi mutlu etmiyor. Başkalarının mutluluklarından hazzetmez bir haldeyiz. Saygıdan ve sevgiden uzağız.

Saygıyı hala bir büyük küçük arasındaki seviye meselesi sanıyoruz. Hala ön yargılarımızla karar verip insanları o ön yargılarla yargılıyoruz.

Hala en ufak bir menfaat için en yakınımızı kırmayı, dosttan arkadaştan olmayı tercih ediyoruz.

Görgüsüzlükler,

Görgüye hakim olmaya çalışıyor.

Kötü olan ne varsa

Kendini iyi olandan

Çok daha güçlü pazarlıyor.

Bizden farklı düşünen insanların dost ve arkadaşlığından bile hala imtina ediyoruz. Kendi siyasi ya da sosyal çevrenizin 'Ne derler' ahmaklığıyla insanımızdan uzaklaşıp dar çerçevelere mahkûm oluyoruz.

Menfaat ahlaki bütün unsurları öldürerek, ana belirleyici oluyor. Siyasette mesela idealler değil, verilen ya da alınan görevler belirliyor, aidiyetleri.

Kötülüğü besliyoruz!

İyi maskeler kullanan kötülükleri tercih ediyoruz.

Tıp kı, Kızılderili Şefinin dediği gibi. Kabile reisi gençleri toplamış etrafına onlara hayat dersi verir. Misaller anlatır. Birinde şöyle der:

İçimizde 2 kurt vardır.

Bunlar birbiriyle ölümüne savaş verir.

O kurtlardan biri;

Bencillik-Kıskançlık-Hasedi-Açgözlülük-Korku-Pişmnlık-Yalan-Öfke-Kibir ve Üstünlük taslamak için savaş verir.

Diğer kurt ise;

Huzur-Sevgi-Umut-Cömertlik-Paylaşmak-Nezaket-Alçak Gönüllülük- Dostluk -Merhamet ve anlayış için savaş verir.

Gençlerden biri sorar;

Peki hangi kurt kazanır?

Bilge reis cevap verir;

'Beslediğiniz…'

Siz hangi kurdu beslerseniz

O kazanır efendim.

Güzel günlere uyanın

Sağlıcakla kalın.