Aylar önce , 4-5 milyon insanın sıkıştığı idlib'de bir katliamın beklendiğini belirtmiştik.

Her yer yabancılarla doldurulmuştur.

Orta Asya'dan getirtilmişlere , 'niçin geldiniz, amacınız nedir' sorulduğunda şu acıklı cevap alınıyordu:

'Cihada geldik, cihada'

Peki, bu insanlar kimlerdi?

Kimin adına buralardadırlar ve öldürmeye hazırlandıkları bu insanları niçin ve kim adına öldüreceklerdi.

Ve şimdi de öldürüyorlar.

İdlib, Esed'in Halep'ten sonra ikinci hedefiydi ve bunu herkes biliyordu.

Esed, insanını ve coğrafyasını Ruslara satmıştı.

Biz ise beyanat veriyor ve Gönüllü Kültür kuruluşlarıyla kınıyoruz.

Devletçe beyanat, halkça kınama yapıyoruz.

Acziyetimiz de güçsüzlüğümüzdür.

Rusya burnumuzun dibinde kadim hakimiyet alanımızda ve İslam coğrafyasında kendi tarihini yazıyor.

Rusya gündüz külahlı, gece ise silahlıdır.

Türkiye, bilerek ve anlayarak kandırılmayı kabul ediyor. Çünkü oyunun diğer aktörleri insanlıktan ve adaletten anlamıyor. Anladıkları güç'dür. O da bizde yoktur.

Bakanlığın ifadesine göre 255 bin cıvarında Suriyeli geri dönmüştür. Belirtelim ki, bunların bir kısmı ülkemizden ayrılmış gibi gözükerek aslında gidebildikleri başka ülkelere gitmişlerdir ve bunların yekünü % 10 bile etmez.

Evet alem bilmem ne yapar ama, çeremeyi çeken bizler oluyoruz.

Ümmet uykuda, İdlipliler cehennemde. Ama unutmayalım ki, atalarımız, 'komşunun karnı ağırdığında seninkini oğuştur, sıra sana da gelecektir' demişlerdir.

Selam ve dua ile…