Çok iyi bir ortamda büyümüş, çok iyi okullarda büyümüş. Bir dönemin çok önemli bir gazetesinin yine sektördün önde gelen sahibiyle evlenmiş ve yazarlığa başlamış. Muhakemesi çok sağlam, belagati kaleminden, kalemi belagatinden kuvvetli ve o dönemin milliyetçi-muhafazakar sağının önde gelen bir ismi.

70'li yıllarda kaleminin, üslubunun ve tavrının hayranıydım. Seksenli yıllarda da korkusuz bir muhalif cerbezeli ve dolayısıyla oldukça etkili kalemdi. Darbeye ve darbecilere karşı yiğitçe direndi. Ama savrulmalar da o yıllarda başladı. Ve sonunda 'devletin kılcal damarlarına sızacağını' açıkça dile getiren bir yapılanmanın safında yer aldı.

15 Temmuz 2016 alçak kalkışmasından sonra 'terör örgütü mensubu' olarak tutuklandı, yargılandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm oldu. Dün istinaf mahkemesinde duruşması varmış. Gazete haberlerinden savunmasını okudum ve çok üzüldüm. Gençlik yıllarında darbelere karşı çıkan, darbecilere en güçlü oldukları anlarda bile pervasızca kafa tutan o insanın 74 yaşında yaptığı, yapmak zorunda kaldığı savunma oldukça hazindi.

'Fetö'nün terör örgütü olup olmadığı konusunda bütün kafalar karışıktı. 15 Temmuz sonrası anladım. Ben cemaatin kriminal yüzünü 15 Temmuz sonrası gördüm. Çünkü bunlar sinsi bir örgüt. Güler yüz, güzel okullar, fakir fukaraya yardım eden yapı beni cezbetti. Benim bu sinsi ilerlemeleri bilmeme imkan yok. Ve aldandığımı bugün itiraf ediyorum' diyordu.

Hem 74 yaşındaki o hanımefendi hem de yıllarca onu okuyan ve ona inanan, ona inandığı için de Fetö hareketini insani ve İslami bir hareket kabul ederek saflarına katılanlar adına üzüldüm. Kendisinin aldanması neyse de kendisinin aldattıklarının vebalini nasıl taşıyacak? Vicdanı o acıya nasıl dayanacak? Kendi aldanışının değil ama aldattıklarının hesabını yargı önünde değilse bile toplum ve tarih önünde vermeyecek mi?

'Benim bu sinsi ilerlemeleri bilmem imkan yok' sözü Anadolu'nun ücra bir köşesindeki bir sade vatandaşın ağzından çıkarsa o aldanışı anlarım ve mazur görürüm. Fakat daha 2000'lere gelmeden kaymakam adaylarına 'devletin kılcal damarlarına sızacağız' mealindeki sözleri dönemim televizyonlarında defalarca yayınlanan bir hareketin mahiyetini tanınmış bir gazetecinin bilmemesi kabul edilemez.

Sade vatandaş için mazur görülecek o savunma bir kalem ehli için asla mazur görülemez. Aydın olmanın, gazeteci olmanın ilk şartı aldanmamak ve aldatmamaktır. Özellikle de aldatmamak…