On beş günlük bir festival-röportaj-ziyaret maratonu sonrası, nihayet Samsun'a döndüm. Güzel ve verimli günler geçti belki, ama öte yandan şu bir gerçek ki, insanın evi gibisi yok. Havalar serinlemeye başlamış. Bir parça şifayı da kapmışım, üzerinize afiyet.

Bugün on beş günlük de olsa, gurbetten dönmüş biri olarak, dün akşam arkadaşlarla tartıştığımız, tam da benim o anki ruh halime denk düşen, taşralı olma meselesini konuşmak istiyorum. Dün (Çarşamba akşamı) Samsun Sinema Topluluğu olarak yaptığımız gösterim ve sunumda, Nuri Bilge Ceylan'ın Kasaba filmi vardı. Yönetmenin bu ve diğer filmleri üzerinden taşra ve taşralılık meselesini tartıştık.

Taşralı olmak, kişiden kişiye, bulunulan yere, hatta kendinizin olduğunu hissettiğiniz konuma göre değişkenlik gösteren bir kavram, bir olgu. Hani eskiden Ankara idari merkez olup da gerisi hep taşra sayılırmış ya, bugün çeşitli bakış açılarıyla büyükşehirlerin dışı, İstanbul'un dışı, giderek Avrupa'nın, hatta Amerika'nın dışı bütünüyle taşra sayılabilmekte. Şehirli olmayı, ama yaşayışı, kültürü ve eğitimiyle şehirli olmayı başarmak aslında taşralılıktan sıyrılmanın adı. Ancak bizler, köy geçmişimizin (bunu iyi anlamda söylüyorum) getirdiği nostalji duygusuyla buna ayak diriyoruz. Yazlık edinme düşüncesi, küçük bir bahçe edinip, ekip biçme düşleri kurmamız, genlerimize işlemiş olan bu taşra insanı kimliğimizden ileri geliyor.

Bu durumun oluşması için köyü geçmişinde yaşamış olmak da gerekmiyor. Büyüklerimiz, ebeveynlerimiz o nostaljiyi kanımıza pompalıyorlar durmadan. Ben bütün bir çocukluğumu, ancak askere giderken uğrayacağım Gümüşhane'yi, Cedit'teki dede evinde yaşayarak geçirdim örneğin. Şehirlileşmeye direnmenin en kuvvetli örnekleri de her ilde, hatta İstanbul'da bile rastlayabileceğiniz köy yardımlaşma dernekleri.

Neticede bu konuyu enine boyuna konuştuk, Nuri Bilge Ceylan'ın Kasaba'sı eşliğinde. Samsun Sinema Topluluğu olarak 56lar'daki Siyah Beyaz Cafe'de her Çarşamba gerçekleştirdiğimiz gösterim ve tartışma akşamlarını her yaştan kişiye, ama özellikle de gençlere tavsiye ederim. Bu gösterimler ücretsiz, ama bir tartışma kültürünün yerleşmesi açısından eşsiz. Bu ayın son haftasından başlayarak, bu gösterimlere çeşitli sunumlar ve seminerler de eklemeye başlayacağız. Bizi takip edin.

Gelecek Çarşamba gösterimi akşam saat 19.00'da. Güven Soner arkadaşımız, Liam Neeson 'ın başrolünde olduğu, 2004 yapımı Kinsey (Bill Condon) filmini sunacak. Çekildiği yıl festivallerde oyuncularına ve senaryosuna adaylıklar kazandıran, iyi bir biyografik yapım.

Sevgiyle, sanatla kalın…