İnsanoğlunun Tarım ile tanışması M.Ö 8.000-10.000 yıl önceye gider.

Yerleşik yaşama geçmek, klanlar halinden gruplar-toplumlar haline gelmek; sonra da kentler kurmak, kentlerde yaşamaya başlamak hepsi bir tarihsel sürecin ürünü.

M.Ö 5.000'li yıllarda başlayan yerleşik ve sabit yapılı mekanlarda barınma tarzının yarattığı kentlerde yaşamak, o zamana kadar ihtiyaç olmayan 'yönetici-lider-seçkin' sınıfın oluşmasına dayanak oldu.

Aslında bu 'artık sınıfın' yaratıcısı da, 'artık üründür'.

Yani sebep 'tarımdır'.

Çünkü insan bir şeyi öğrenmiştir 'artık'.

Fazla, daha fazla, en fazlasını üretmek, sahip olmak, sahiplenmek.

Ve 'biriktirmek'.

Oysa daha en başında, sadece bir yeri bir defa işleyip bırakıp gidiyorlar, başka bir yeri işliyorlardı.

Peki ne olmuştu?

Ürün arttıkça nüfus artmış, nitelik artmış, ihtiyaçlar artmış, insanlık eksilmeye başlamıştı.

İşte bu yapı ile kurulan kentlerde, 'artık ürünleri' satmak, hatta başka yerlere satmak, yani basit alış-veriş/değiş tokuş yapmak öğrenilmişti.

İyi de bu trafiği, bu malların güvenliğini ve devamlılığını kim sağlayacaktı?

Elbette ki kentin kralı, kutsal adamları, seçkinleri.

Peki kim olacaktı bunlar?

İşte o en, en fazla artık ürünü olanlar.

Ama saymak, muhasebe etmek, akılda tutmak ile olmuyordu!

Ne yaptı insan, M.Ö 3.200-3.300'lerde Sümer Kent Krallığında, 'yazmayı' keşfetti.

Ve aslında her şey yani medeniyet orada başladı.

İşte o gün bugündür her ne yaşandıysa, bu 'tarım' yüzünden yaşanır oldu.

Biriktirdi olmadı, biriktirmedi olmadı, saydı olmadı, saymadı yine olmadı.

Daha dün, biriktiremediği ve yeniden üretemediği için Traktörü ile Meclise yürüdü.

Merkez medyada yankı bulmadıysa da, sosyal medya yine rahat durmadı! Gördü.

Ve insanoğlu öğrendi bir kere!

Yazdı.

Ergin KAHVECİ

17.10.2018