Yetkililerin açıklamasına göre, 'Tunceli'nin Nazımiye ilçesi Sarıbudak Mahallesi bölgesinde, 26 Ekim 2018 Cuma günü saat 18.30 sıralarında, Tunceli 2'nci JÖH, Tb. K. lığı unsurlarınca icra edilen K/G faaliyeti esnasında, hava şartlarının yağışlı ve soğuk olması nedeniyle 2 personel donarak (hipotermi) şehit olmuştur. ' İlk açıklama bütün Türkiye'nin yüreğine buz gibi düştü. Açıklama buz gibiydi ama bütün yürekler şehit acısı ile yandı kavruldu.2 kınalı kuzumuz hepimizi 104 yıl öncesine 1914 yılına (15-22 Aralık) Sarıkamış Harekatına götürdü. Sarıkamış'ta Allahüekber dağlarında donarak şehadet şerbeti içen 60 bin askerimiz aklımıza geldi.

Dün de bugün de vatan topraklarını korumak kolay değil. Her şeyin bir bedeli var. Bu toprakları vatan yapanların ödediği bedelin kan ve can olduğunu unutmuyoruz. Elbette kadere inanıyoruz. Donarak şehit düşmenin kader olmadığını söylemiyoruz. Ancak varsa ihmallerinde ortaya çıkarılmasını paylaşılmasını istiyoruz. Çünkü kolay yetişmiyor kınalı kuzular.2018 yılında iki kahraman evladımızın donarak şehadet şerbeti içmesi hepimizi üzmüş ve düşündürmüştür. Bazen kaderin önüne geçmek mümkün olmuyor. Keşke 104 yıl sonra sahip olduğumuz imkanları daha verimli kullanmayı başarabilseydik diye düşünüyorum. Ama keşkelerin giden canlara faydası yok. Tunceli'nin Nazımiye ilçesinde yaşanan acı olayında hepimize ve ülkemize ders olmasını dilemekten başka bir şey yapamıyorum. Bazen insanlar da, teknolojide hava şartları ve doğa olayları karşısında çaresiz ve yetersiz kalıyor işte o zaman onun adına kader diyoruz. Aslında kader demek işin teselli yanı. Ama başka çaremiz kalmıyor.2 kahraman evladımız donarak şehadet şerbeti içerken; bizler sıcak yataklarımızda, sıcak evlerimizde, sıcak ofislerimizde bu şehit acısına uzak kalamayız. Birileri şehadet şerbeti içerek atalarımızın emaneti bu toprakları vatan yapmaya devam ederken ödedikleri bedelin can olduğunu görmezden gelemeyiz. Yediğimiz ekmekte, ektiğimiz tarlada, çalıştığımız fabrikada, bindiğimiz otomobilde, içtiğimiz suda, alıp verdiğimiz nefeste onlarında hakkı var. Bu yüzden bir daha hiçbir kınalı kuzumuzun donarak şehadet şerbeti içmemesi için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız.104 yıl önce Sarıkamış'ta donarak şehadet şerbeti içenlerle, 104 yıl sonra Tunceli Nazımiye'de donarak şehadet şerbeti içenlere minnettarız.60 bin vatan evladının donarak şehadet şerbeti içmesini bugün bile tartışıyorsak, 2 kınalı kuzumuzun donarak şehadet şerbeti içmesini kadere bağlamak ne kadar doğru olur bilmiyorum. Vicdanım kader dese de, keşkelere takılıyorum. Sarıkamış'ta donarak şehadet şerbeti içen 60 bin vatan evladının isimlerini bu sayfaya sığdıramam, bir araya da getiremem. Ama hiçbirini unutmadık. Tunceli - Nazımiye'de donarak şehadet şerbeti içen 2 kahraman evladımızı Mersinli şehitlerimiz; Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel ile Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmen'i de hiç kimse unutturamaz.

İnsanlar kadere inanır ya da inanmaz, o herkesin kendi bileceği bir iştir. Her şeyi kadere bağlamanın da bir kurtuluş olmadığını biliyoruz. Bu yüzden herkesin doğru ve ortak noktaları bulmasını önemsiyorum. Hiçbir yetkili komutan askerinin donarak şehadet şerbeti içmesini istemez ve buna da zemin hazırlamaz. Askerlik yapanlar bilir ağır kış şartlarında nöbetler bile kısa tutulur. Buna rağmen kişinin alnına şehadet yazılmışsa, o yaşanır. Çünkü bazen doğa olayları çok acımasız ve hızlı gelişebiliyor… Eğer operasyona gönderilen kınalı kuzulara soğuk hava şartlarında nasıl hayatta daha uzun kalacakları öğretilmemişse, soğuk havalara uygun kıyafetler giydirilmemişse, bunun adı kader olmaz buna da ihtimal vermiyorum. Benim diyeceğim tek bir şey var: Şehitler ölmez vatan bölünmez. Mersinli kınalı kuzularımız: Şehit Jandarma Uzman Çavuş Asım Türkel ve Şehit Jandarma Uzman Çavuş Ferruh Dikmen'in ruhları şad mekanları cennet olsun. Şehitlerimizin acılı ailelerine ve Yüce Türk Milletine sabır diliyorum.