Hani bazı ana - babalar vardır, mesleklerinde ya da sanatlarında öyle işlere imza atarlar ki çocukları yaşadıkları sürece onların tesirinde kalır.

Misal, Ali Sunal da büyük bir sanatçıdır, ama Kemal Sunal gibi bir markanın evladı olunca hayatının sonuna kadar ne yaparsa yapsın, babasıyla birlikte anılacak. Tıpkı Nejat Uygur'un çocukları Süheyl ve Behzat kardeşler gibi... Aylin Livaneli'nin sanatçı kimliğinden çok "Zülfü'nün kızı" olarak anılması misali...

***

İnsanların hayatları boyunca babalarından etkilenmeleri için illa meşhur birisinin çocuğu olmaları da gerekmiyor aslında... Sizin de çevrenizde muhtarın, imamın, kamyoncunun, bakkalın ya da kapıcının çocuğu olarak anılan tanıdıklar vardır muhakkak!

***

Rahmetli babam Ahmet Üner öğretmendi. Haliyle ben de "öğretmen çocuğu" olarak yaşayıp durdum. Bazıları "Ahmet Hoca'nın oğlu" dediler, kimileri "Müdürün oğlu" ya da "Örtmen çocuğu"...

Babamın vefatının üzerinde tam on yedi sene geçmiş... Bu gün hala onu tanıyan arkadaşları beni adımla değil, "rahmetlinin oğlu" olarak hatırlar.

Öğretmen çocuğu olmak zordur. Sadece okulda değil evde de size sürekli ders vermeye gayret eden bir öğretmeniniz vardır.

Benim babam, idealist bir öğretmendi. Evden bir kere bile sakal tıraşı olmadan ya da kravat takmadan çıktığını hatırlamam. Bunu hiç kendisinden işitmedim ama onun kuşağındaki öğretmenler, mesleklerinin okul kapsında başlayıp bitmediğine inanırlardı. Giyimleriyle, üsluplarıyla, hal ve hareketleriyle topluma örnek olmaya özen gösterirlerdi.

Fransızca öğretmeni olan rahmetli, mesleğinde iyi olabilmek adına bu dilde yazılmış romanları okur, Fransız şairlerin eserlerini Türkçeye tercüme ederdi. Dünyayı takip eder, her gün mutlaka eve gazete alır, beğendiği köşe yazılarını saklar, bazen ilgi duyduğu yazı dizilerini kesip arşivlerdi.

Bir çokları onu sol görüşlü olarak bilirdi ama siyasi konularda hiç bir zaman katı olduğunu hatırlamam. Bazen sağ partilere de oy verdiğini, bilhassa yerel seçimlerde adayların liyakatine göre tercih yaptığını bilirim.

Sıkı bir Atatürkçüydü. İstiklal Marşı duyduğunda, ne kadar acelesi olursa olsun yürümeyi bırakıp saygı duruşunda bitmesini beklerdi.

Milli değerlere, aileye, Samsun'a ve Samsunspor'a bağlılığı uygulamalı olarak bana gösteren öğretmen, bizzat babam oldu.

Bir öğretmen çocuğu olarak, onu sadece babalar gününde ya da ölüm yıl dönümünde değil, öğretmenler gününde de hayırla yad ediyorum.

***

Tüm eğitimci dostların geçmiş öğretmenler günü kutlu olsun.

BİLEK FIRAYDEY

Amerikalıların geleneksel Şükran gününü takip eden ilk cuma günü kutladıkları bir tür alışveriş bayramını son yıllarda Türkiye'ye sokuşturmaya çalışanlar türedi.

1930'larda Amerika'da başlayan "Black Friday" aslında mağazaların çok erken açılıp geç saatlere kadar açık kaldığı, bazı sürpriz indirimlerle piyasanın canlandığı özel bir gün... Kanada, İngiltere gibi bazı başka ülkelere sonradan yayılmış, bazı ülkelerde ise başka tarihlerde ve farklı formatlarda benzer uygulamalar yapılmış...

Geçen sene, birebir tercümeyle "kara cuma" diye Türkiye'nin gündemine sokulmak istenen bu güne, o zamanlar haklı olarak birçok tepki gelmişti. Müslüman dünyasının mübarek gününün bu biçimde isimlendirilmesi, niyet bambaşka olsa da hiç hoş bir algı yaratmamıştı. Dolayısıyla geçen seneki deneme başarılı olmadı.

Bu yıl, "kara cuma" yerine "efsane cuma, süper cuma, şahane cuma" diye bir sürü farklı isimle bu Amerikan alışveriş bayramı tekrar vizyona sürülmeye çalışılıyor. Nereden bakarsanız bakın, liberalizmin Türkiye'ye yeni bir hediyesi (!) bu...

Verilen mesaj net: Ucuzluk var, çılgınlar gibi para harcayın!

İlk bakışta ticareti canlandıracağı için faydalı gibi görünen bu tür özel günler, aslında Türk ekonomisi için çok da hayırlı sonuçlar yaratmıyor.

Çünkü, Türkiye artık tüketim ekonomisinden kurtulmak zorunda... Milletçe tasarruf etmesini, para biriktirmesini, kazandıklarımızın bir kısmını yatırıma ve üretime ayırmasını öğrenmemiz gerekiyor.

Ekonominin canlanması, Amerikan kültüründen "black friday" gibi özentilere kaldıysa yandı gülüm keten helva!

İlla böyle günler icap ediyorsa bari devşirme isimler kullanmasak... "Bilek fıraydey" diyeceğimize, "alışveriş şenliği" ya da "indirim bayramı" desek maksat hasıl olmaz mı?

Hem nasıl derler: Böylesi daha "yerli ve milli" değil mi?

SAHİ NE OLDU O İŞLER?

Atakum'la İlkadım'ı birbirine bağlayacak tünel inşa edilecekti, tersanede on binlerce kişi çalışacaktı, Ankara'ya hızlı tren yapılacaktı, Samsun'a otomobil fabrikası açılacaktı, Rusya'dan direk uçak seferleri başlayınca turist yağacaktı, golf sahasında uluslararası turnuvalar düzenlenecekti, batı ve doğu çevre yollarının projeleri hazırlanıyordu...