Esasında bu hafta yazmayı tasarladığım mevzu başka bir alana ilişkindi. Ancak 8 yaşındaki oğlum Toprak ile yaptığımız bir sohbette kendisi 3 konuda toplumca hassasiyet gösterilmesi gerektiğini belirtti. Zannediyorum bu duyarlılığın teşekkülünde öğretmenlerinin de katkısı büyük. Onlara da bu vesileyle teşekkür ederim. Bu hususlar hayvanlara eziyet, çevre kirliliği ve kaynakların tasarruflu kullanılması…

Son dönemde özellikle sosyal medyada dolaşan pek çok videoda, 'insani davranış sepeti' içinde mütalaa edilemeyecek tarzda özellikle evcil kategoride bulunan hayvanlara karşı canice eziyet edildiğini görüyoruz. En son bir papağana şiddet olayı gündemimize gelip oturdu. Nasıl bir ruh hali, hangi içgüdü netice bakımından bu 'beşeri vahşiliği' ortaya çıkarıyor, tıbbi ilimler buna bir açıklama getirmek durumundadır. Bu, sadece gündelik ve adi sınıfında bir konu değildir. Söz konusu durumla ilgili ilahiyat ve yürürlükteki hukuk da kayıtsız değildir. İlahiyat alanına ait temel eserlerde hayvanlara eziyetin fenalığına yönelik temel açıklamalara yer verilmiş durumdadır. Yürürlükteki hukuk ise bugüne kadar bu eyleme sadece idari para cezası uygulayagelmekteydi. Ancak planlanan yeni müeyyide yapısına göre Türk Ceza Kanunu ile Hayvanları Koruma Kanunu da işin içerisine girmektedir. Bu durumda tasarıya göre hayvanlara kötü muamelede bulunan kişilere karşı 5 yıla kadar hapis cezasına yönelik yargılama yapılacaktır. Bu düzenleme geç kalmış olmakla birlikte bir alkışı da hak etmektedir.

Çevre kirliliği en hassas olunması gereken hususlardan biridir. Zira bu şekilde verilen zarar söz konusu çevreden tüm toplumun yararlanıyor olmasından dolayı esaslıdır. Bugüne kadar bu konuda bir 'bilinç havuzu' oluşturmak ne yazık ki mümkün olamamıştır. Zira çekirdek yapı olan aileden itibaren başlayan eğitim süreç ve modelinde bireysel ya da kümülatif anlamda bu işin yaratacağı toplumsal zarar doğru dozda benimsetilememiştir. Bu noktada yöneticilerimiz de çevrenin korunması ile ilgili gereken çabayı bugüne kadar sergile(ye)memiştir. Bu itibarla tepeden tabana bir toplumsal inşa hareketini başlatmak suretiyle geleceğimizi doğrudan etkileyecek olan çevre konusunda bir 'farkındalık inkılabı' gerçekleştirmek zorunludur.

İsraf konusunda yarışan bir toplumun fertleriyiz. Bu konuda 'pek çok uyarıcı yön ve levhalar' hayatımızın geneline hakimken, özellikle kapitalist düzenin marifeti gereğince insanların nefsi ve tembelliği israfı öne çıkarmaktadır. Örneğin çok yakın bir tanıdığım pek çok özelliğinden güncel anlamda halihazırda yararlanmamasına rağmen yine de her yeni modelin çıkışıyla birlikte cep telefonunu yenilemektedir. Bu bir kaynak israfıdır. Bunun dışında genel anlamıyla örneğin su, elektrik ya da gıdaların kullanımında 'tasarruf duygusunu barındıran sensörlerimiz' hep açık olmalıdır.

Yazıyı Toprak yazdırdı, son söz de onun olsun: 'Ve bundan sonra hayvanlara eziyet etmeyelim, çevreyi temiz tutalım, kaynakları verimli kullanalım. Bunu başarırsak dünya daha güzel olur'…