Kültür buhranı, buhranlar içersinde, en sinsi fakat en tehlikeli olanıdır. Yavaş yavaş, lisanda, mûsıkîde, mîmarîde, aile düzeninde, kadın-erkek münasebetinde, her seviyeli okuldaki arkadaşlık hallerinde, çarşıda-pazarda, salonda, mecliste...bu görünmez 'işgal', sanki birdenbire gelmiş gibi, toplum ahengini altüst eder.

Lisanımıza/dilimiz Türkçe'ye bakınız: Orhun Âbideleri'nde, Yûnus Emre Türkçesi'nde ve Türk Dünyası Türkçesi'nde kullanılan kelimelerimiz, hiç de ihtiyaç yokken, birer birer değişiyor/ değiştiriliyor. Hem de, Devlet eliyle, okul kitapları vasıtasıyla. Mesela, 'kişi, zat, fert, şahıs' kelimelerimiz varken, bunu yerine, Türkçe'nin hiçbir kaidesine uymayan bir 'birey' kelimesinin getirilmesi bunun en bariz örneğidir.

İstiklal Marşı'mıza bakalım: 'İstiklal, millet, çehre, hilal, hür, Garb, medeniyet, hürriyet...' kelimelerinin yerini, bugün, okul kitaplarında hangi kelimeler alıyor?

Her türlü toplu taşıma vasıtalarındaki, konuşmalardaki argo; saygı ve sevgiden uzak tavır, ahlakî yozlaşmanın da belirgin bir ifadesidir.

Ancak, bir toplumu yıkan en büyük ve tehlikeli zehir, 'yalan'dır. Bir hata işliyoruz; bir dost veya herhangi iyi niyetli biri, bizi, uyarıyor. Hemen, bir tepkiyle feveran ediyoruz. Olmuş, yaşanmış kötü bir söz veya davranış için: 'Hayır! ' diyoruz, 'Hayır!..Ben, asla öyle bir şey söylemedim/yapmadım!'

Burada, bir tehlike değil, 'fecaat' vardır. Çünkü; yapılan bir yanlış varsa, bir suç veya bir günahtır; bir de, onu inkarla sözlenen 'yalan', suç üstü suç, günah üstü günah'tır.

Bugün, işlenen sadece kadın cinayetleri değil, çocuklara ve herkese karşı işlenen cinayetler, uyuşturucudaki artışlar, boşanmalardaki akıl almaz ilerleme...bu kültür bozulmasının temel sebepleridir.

Bunların çözümü, elbette ki sosyal bilimcilerin, ilahiyatcıların ve eğitimcilerin vazîfesi dahilindedir. Tespit, tahlil ve çözümü onlar göstereceklerdir. Peki, gösteren var mı? Suçun sebebini araştıran tesirli bir hamle mevcut mu? Bilemiyorum!..Şahit olsam söylerdim!..

Zînayı, kanunla serbest bırakıp, ahlakîlik taslamak, haktan, edepten, cemiyetin bozulmasından bahsetmek biraz tuhaf değil mi?

Okullardaki kılık kıyafeti serbest bırakıp, oralarda tertip-düzen aramak garip değil mi?

Devlet adamlarının veya o makamlara talip olanların, salon salon, meydan meydan argoyla, kinle, öfkeyle, kıpkırmızı gergin çehrelerle, olmadık el-kol hareketleriyle ekranlarda dolaşması, kültür bozulmasının emareleri değil, hakîkat olmuş/gerçekleşmiş halleridir.

Millî ve dînî değerlerimizin, içi boşaltılmış bir takım kavram karışıklıklarıyla, takdîm edilmeleri, kişiler arasındaki îtiimatsızlığın yegane sebeplerinden biridir.

Bugün; düne (dünlere)nazaran, hırsızlığın, dilenciliğin, gaspın, dolandırıcılığın, hak ihlalerinin, zaman israfının hat safhalarda oluşu, bu buhranın en görünürlerindendir. Çoğu, herkesin gözleri önündedir. Fakat, sus-pus olmak da bu bozulmanın ap-ayrı bir emaresidir. Yanlış mı?

'Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan' ise, susmamızdan da mes'ul değil miyiz?

Nezaket, hoşgörü, sevgi, saygı, müsamaha, yardımseverlik, fedakarlık gibi, Türk milletinin aslî mizacından olan hususlarda, ne yazık ki, büyük çapta bir törpülenmeler, gerilemeler ve tahribatlar olmuştur.

Her ne kadar; hak, hukuk, hoşgörü, sevgi, muhabbet, fazîlet, yardım gibi kelimeler sıkça kullanılmakta iseler de, Yûnus Emre'nin:

'Dış yüzüne o sızar içinde ne var ise'

Mısrasındaki gerçek, ap-aşikar gözlerimizin önünde cereyan etmektedir.

Ateşli silahların yaygınlaşması, liseli gençlerin bile, birbirlerini bu silahlarla öldürdüğü bir ortam meydana getirilmiş; artan terör hadiseleriyle, belki de, Türkiye tarihinde, hapishanelerin bu kadar dolu olduğu bir dönem yaşanmamıştır. Sormak ve düşünmek lazım: Bu durum, yükselişe mi yoksa çöküşe mi işarettir?

S(ı)tadyumlardaki taşkınlıkların, sokaklardaki argo artışının, t(ı)rafikteki keşmekeşin cinnet hali, hukuktaki gevşeklik, hadiseler karşısında suskunluk ve yaygın bir şekilde cemiyetteki vurdumduymazlık, Türk toplumunda, öz'ün/kimya'nın bozulmasına, bazı değerlerin de kaybolmasına sebep olmuştur. Ne çare ki, geldiğimiz yer burasıdır!..