Gündem, ekonomi ve küresel kaygılarla dolu zor bir süreç yaşıyoruz. Bu kadar zorlu süreçte en uzak durmamız gereken konu karamsarlık. Şunu asla ve asla unutmayalım ki yolculuklarımız farklı, sınıflarımız ayrı olsa da aynı geminin içerisindeyiz ve gidecek başka bir yerimiz yok.

Bankalar

Asil Nadir'in dediği gibi 'Güneşli havada şemsiye verirler, yağmurlu havada geri alırlar' benzetmesini haklı çıkarmaktan artık vaz geçsinler. İş insanlarımızın sizlere en çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde kredi hacmini artırmak, vadeleri uzatarak sürecin sürdürülebilir hale gelmesini sağlamak varken tam tersini yapıp hacimleri daraltırken vadeleri kısaltıyorlar. Bu yaklaşım çarkların sıkışmasına ve dişlilerin kırılmasına yol açıyor. Bankalar Birliği'nin geçen hafta yapılan toplantısında toplam kaynakların üzerinde kredi kullandırdıklarını açıklarken kullandırılan kredilerinin ne kadarının KOBİ'lere kullandırdıklarını açıklamaktan imtina ediyorlar. Bu ülkenin yüzde doksanına yakın üreten yüzlerinin KOBİ'ler olduğu gerçeğini dikkate aldığımızda, üreten ve sanayileşen bir Türkiye olmak istiyorsak ona göre davranmamız gerekiyor.

Üreten KOBİ'lerimizin süreci bir şekilde yönetmesi ve atlatması gerekiyor. Yoksa üretime ara verelim , personel çıkaralım yaklaşımının devam eden süreçlerde net bir çözüm olmadığını , alan kaybı ve teknolojik açıdan geri düşmeye yol açtığını bilmiyor muyuz?...

İhracat

Daralan iç pazar ve azalan iç talebe karşı alternatif dış pazarlar oluşturabilmek, ihracat ile süreci sürdürebilmek en akılcı yaklaşım. Ancak bilmedikleri pazarlara, bir atımlık barutlarıyla KOBİ'ler nasıl girecek? Dış alacak sigortası, ihracat finansmanı ve sertifikasyon süreçleri KOBİ'lerimizi yıldıran, alternatif dış pazarlara girmesinde engel oluşturan gerçekler. Bu engelleri teminat mektubu karşılığı ihracat kredileriyle, yüksek prim oranlarıyla dış alacak sigortası poliçeleriyle aşamayız. Hepimiz aynı gemideyiz aklınızdan çıkmasın. KOBİ'lerin zarar görmesi ve daralması, ülkemizin ve ekonomimizin zarar görmesi demek.

Ar-Ge, İnovasyon

İçinde bulunduğumuz süreci en az tahribatla atlatabilmenin, sürdürülebilir gelişimin ilacı Ar-Ge, İnovasyon. Üniversitelerimiz, bilim insanlarımız davet mi bekliyorlar?... Aynı gemideyiz unutmasınlar. Değer yaratabilmek için, farkındalık oluşturabilmek için bu süreçte KOBİ'lerimize yönelik programlarla kapılarını çalsınlar, açmıyorlarsa pencereden bacadan girerek Ar-Ge ve İnovasyon yapabilmek için onları ikna etsinler. Unutmayalım yarın kapılarına çalabileceğimiz KOBİ'lerimiz olmayabilir.

Verimlilik

Sadece zor günlerde değil her zaman her alanda verimlilik, günümüzün rekabetçi koşullarında olmaz ise olmaz bir enstrüman. Ülkemiz birçok alanda, özellikle enerji, ulaşım, üretim konularında boyutlarını bilemediğimiz ancak oldukça yüksek potansiyel ihtiva ettiği konusunda uzmanların üzerinde uzlaştığı bir verimlilik potansiyeline sahiptir. Peki biz bu konuda neler yapıyoruz , ne tür projeler geliştirip uygulamaya alıyoruz?...

Hepimizin kendine sorması gereken, üzerine yoğunlaşması gereken bir konu verimlilik. Maliyeti olmayan bir iç kaynak verimlilik. Hayatımızın her alanında içselleştirilmesi gereken bir unsur. Verimlilik analizi yaptıran ve bu doğrultuda proje gerçekleştiren kaç işletmemiz vardır, bilmiyorum. Bilmesi gerekenlerin de bildiğini sanmıyorum.

Taşın altına elini koymayanların, taşın altına elini koyma zamanı artık.

2017 Yılının son çeyreğinde ülkemizde üretilen yerli ve milli hafif raylı sistemi araçlarının bir Avrupa Birliği ülkesine hem de demiryolları konusunda ihtisas sahibi Polonya'ya ihraç edilmesi bizi mutlu etmişti. Geçen hafta ise yine ülkemizde üretilen yerli ve milli silahlı insansız hava aracının (SİHA) havacılıkta öncü ülkelerden olan Ukrayna'ya ihraç edileceğini öğrendik. Emeği geçenlere, katkı verenlere teşekkür ediyorum. Ancak bu şekilde, teknoloji içeren ürünler ihracatıyla ihracat kg fiyatımızı 1,5 $/Kg'dan daha yüksek seviyelere taşıyabileceğiz.

Sağlıcakla