Büyük umutlarla başlanan ligde inişli çıkışlı anlar, günler yaşadık hepimiz. Kazandık, kaybettik, seri yakaladık, öne çıktık, geri kaldık. Gün geldi oynadığımız oyunu beğenmedik, gün geldi aldığımız mağlubiyeti övdük. Zaman zaman kızdık bu takıma, zaman zaman göklere çıkardık. Bazen oynayan oyuncular üzerinden bazen de teknik heyet üzerinden sıraladık eleştirileri.

İkinci yarının ilk üç maçı sonrasında daha yoğun yaşadık bu tür duyguları. Hoca değişikliği yaşayan bu takımın mağlup olduğu son iki maçla ilgili en fazla eleştirildiği husus mücadele etmemesiydi. Kazanma arzusunu sahaya yansıtamayan bir görüntü idi rahatsız eden. Eyüp maçına çıkan kadroya bakıldığında mücadele gücü yüksek bir takımla çıkıldı sahaya. Defansta, orta sahada, kanatlarda değişik isimler vardı sahada. Maçın başlamasıyla birlikte o beklenen mücadeleyi ve kazanma azmini gördük sahada. Bu azimli görüntü daha diri bir takım görüntüsü yansıttı. Ama ilk yarıda eksik olan tek şey üretkenlikti. Rakibi çözecek, oyun aklını sahaya yansıtacak, yaratıcı oyuncuydu eksik olan. Teknik Direktör sayın İsmet Taşdemir de bunu görmüş olacak ki hiç vakit kaybetmeden ikinci yarıya İlyas Kubilay'la başladı. O da aldı sazı eline. Hem çaldı, hem oynadı, hem de oynattı. Golle de cilayı yaptı. Takım doğru dürüst pozisyon bile vermeden iyi bir mücadele ile bolca pozisyona da girerek sahadan üç puanla ayrıldı.
Erhan Şentürk, Okan Dernek ve ilk maçına çıkan Cenk Kaplan da oynadıkları oyunla dikkat çeken isimler oldular.Yardımlaşma, birbirine yakın oynama gibi hususların da altını çizelim.
Şimdi Sakarya'nın puan kaybıyla puan farkı iki, yani ikinci yarının başındaki gibi. Bu saatten sonra her şeyi geride bırakıp seri galibiyetlerle hedefe emin adımlarla yürümek lazım.
Çalışarak, savaşarak, inanarak.
Ligin ilk yarısında 8 maçlık seri de böyle başlamıştı. Eyüp galibiyeti de bu serinin başlangıcı olsun. Oyun nasıl olursa olsun, aslolan kazanmak olsun. Bu saatten sonra da sadece tabela önemli bence.