Son dönemde bir takım sosyal medya bezirganlarının Cumhur İttifakı adayları üzerinden AK Parti'ye ve ittifakın diğer ortağı MHP'ye hakaret derecesine varacak söylemlerle saldırılarını ibretle takip ediyorum.
Yıllarca Ülkü Ocakları'nda 'Lider, teşkilat, doktrin tartışılmaz' , 'Lidere itaat şerefimizdir' başlıklı seminerler verip, hemen her sohbetinde 'Ülkücülük MHP'de olur' diyerek kendilerini vazgeçilmez 'Ülkü Devi(!)' görenlerin/gösterenlerin; şimdilerde çıkıp zillet ittifakının sözcülüğünü yapmalarını hayretle izliyorum.
Aslında bu tayfanın Bahçeli düşmanlığı 1999 seçimleri sonrasına dayanıyor. Üzerine sayfalarca yazılabilir. O sürece kısaca değinmek istiyorum.
Türkiye'de 16 yıldır devam eden istikrarlı süreçten dolayı birçoğumuz, 2000'li yıllar öncesinin siyasi ve ekonomik krizlerini, post modern darbelerini, yılını doldurmadan düşen/devrilen hükümetlerini neredeyse unuttuk. Refah-Yol hükümeti düşürüldükten sonra dönemin Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'nın 'Nizamiyenin kapısından döndük' cümlesi o dönemi özetlemeye yeter de artar bile!
Askeri vesayetin zirve yaptığı, çalkantılı süreçlerle ülke ekonomisinin perişan edildiği dönemde; 99 seçimleri sonrası Bahçeli'nin kendi deyimiyle milletin beklentisine cevap vermek ve kargaşa ortamını yumuşatabilmek adına verdiği koalisyon kararı parti içerisindeki belli bir zümre tarafından hunharca eleştirilmiş, Bahçeli ihanetle suçlanmıştı.
O gün; devlet ve millet için koalisyon kararı alan Bahçeli'yi hainlikle suçlayan parti içi muhaliflerin bugün kimlerle ortak payda altında toplandığı acınası bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Dün, DSP ile koalisyon kuran Bahçeli'yi kendilerince aforoz edenler, bugün hangi sebeple Kandil'in siyasi ayağı HDP'nin gönüllü kollayıcısı CHP ile kurulan ittifakın yanında yer alabiliyor anlamak mümkün değil!
Söylemlerinde ve sosyal paylaşımlarında milliyetçiliği-ülkücülüğü elinden bırakmayan bilindik dava erlerinin(!); sırf Bahçeli ve Erdoğan düşmanlığı sebebi ile zillet ittifakı adaylarına destek arayışı ve çağrısı; içine düştükleri 'romansı perişanlığın özeti' durumundadır.
HDP'nin 'AK Parti ve MHP adayı kazanacağına Necattin Demirtaş kazansın' beyanı kapalı kapılar ardında yapılmış kirli pazarlıkların tezahürüdür.
Velhasıl Gerçek Ülkücüler, oynanmak istenen oyunun, kurulan tezgahın hangi taşeronlar eliyle kimlere hizmet etmek için kurulduğunun farkındadır.
Zillet ittifakı sadece İlkadım 'da değil tüm ülkede hem boyunun hem oyunun ölçüsünü siyaset sahnesinin terazisi olan milletten alacaktır.
Muhaliflik adı altında sırf kendi siyasi ihtirasları uğruna; bırakın sadece İlkadım'ı ülkenin dört bir yanında ülkücülerin oylarını, yancı HDP destekli benzemezler kazanına devşirmeye çalıştıklarını gördükçe hep şunu söylerim: 'İtibar sonadır.'