Bu başlıkla ilgili çok yazı yazdığımı biliyorum...

Ama Levent Kırca'nın programının cıngılındaki "Tam yerine rast geldi manzara koyduk" türünden bir deyim...

  1. Kitap Fuarı başladı...

Muhteşem ilgi var...

İki günde 45 bin kişi olmuş...

Cumartesi ve Pazar günleri ben de fuardaydım...

Pazar günü imza günümdü...

Fuarın iki salonunun orta bölümlerinde adeta izdiham vardı...

Ama biz imza için oturduğumuz stanttan göremedik...

Bizim standın önünde...

İn-cin 3'e 3 top oynuyordu...

***

Tabi ikinci salonun en uç noktasında ve en köşesindeydi Samsun Yazarlar Derneği standı...

Hemen yanında da 24 Şubat'ta imza gününe katılacağım Samsun Eğitim Derneği standı...

En köşede olunca, en gözden ırak olanıydı...

Yolunu kaybedenler...

1-1.5 metre genişliğindeki stantta 4 kişiyi birden, elinde kalemlerle otururken görünce...

Standın adına bakıyor...

"Samsun Yazarlar Derneği" yazısını fark edip…

Kitaplara bile bakmadan geçiyorlardı...

Sadece tanımayanlar değil...

Tanıyanlar da kafasını ya havaya kaldırıp ya da yere eğerek hızlıca geçiyorlardı...

Hoş, imzaladığım 10-15 kitaptan ücret bile almadım...

Elden para alma işini bir türlü beceremediğim için...

Ama standın adına bakıp...

"Ha bunlar da bizim kendini yazar zannedenler" der gibi bakışlar var ya...

Neredeyse tüm yazma iştahımı alıp götürüyordu...

Ama 'ev buzağından öküz olmayacağını' defalarca yaşamış birisi olarak şerbetliydim...

Bu anlayışa isyan etsem de...

Dudak büküp...

'Yazmaya devam' dedim...

***

Ama şu bir gerçek ki...

İşi yazmak olanlar bir araya gelip yerli bir yayınevi oluşturmadan...

O yayınevi fuarın en görkemli yerinde stant kiralamadan...

'Samsunlu Yazar' imajı yerlerde sürünecek...

Bizim evin buzağı da, bıçak boğazına dokunana kadar da öyle kalacak!