Bayburt Valisi, Belediye Başkanı, Garnizon Komutanı, emniyet müdürü, AKP Bayburt İl Başkan ve bazı diğer bürokratların katılımı ile gerçekleştirilen, Bayburt'un düşman işgalinden kurtuluşunun 101. yıl dönümü etkinlerinde, söz konusu bürokratlar, İstiklal Marşı okunduğu sırada yerinden kalkmadı.
Eleştiriler üzerine, Bayburt Valiliği, bir basın açıklaması yayınladı. Görüntülerin gerçeği yansıtmadığı belirtilen açıklamada, 'Programda tertiplenen Bayburt'un Düşman İşgalinden Kurtuluşunun canlandırıldığı tiyatro gösterisinde kurtuluş mücadelesini yansıtan sahnelerin içinde spontane bir şekilde fonda İstiklal Marşı'nın bir kısmının çalındığı, devamında sala okunduğu, ortama diğer seslerin de karıştığı bir sahne sergilenmiş ve tiyatro sahne akış planına göre devam etmiştir.' denildi.
Söz konusu videoyu internette seyrettim.
Olay, tüm şehir kurtuluşlarında olduğu üzere, "kurtuluş"un canlandırıldığı, cadde-sokak temsili sırasında gerçekleştirilmiş. Bu doğru.
Valiliğin pas geçmeye çalıştığı husus ise,
1. İstiklal Marşı'nın, fonda değil, alenen ve yüksek sesle, tüm resmi törenlerde çalındığı kayıttan çalınması.
2. Protokol dışında, tüm katılanların ayağa kalkmaları.
Tabii, yorumum olaya ait izleyebildiğim 36 saniyelik video kaydına bağlı. Valilik açıklamasındaki," sala" ve "karışan diğer sesler"i duymadım.
Bayburtlular, ariftir. "Bayburt, Bayburt olalı böyle zulüm görmedi" diyecek kadar da irfan sahibidirler. Eleştirmesi gerekenleri, eleştirirler…
Bayburt'un jakoben bürokratları, Bayburtluların ayağa kalkmalarına inandıkları yerde, kıçlarını sıcak koltuklarından kaldırmazlarsa...
Bu tutumları ile "nerede ayağa kalkıp saygı göstereceğimizi sizden daha iyi biliriz" mesajı verirlerse...
Eleştiriyi hak ederler.
Ha... tersini de söyleyelim…
Jakobenlerimiz, özellikle saygı göstermemek için ayağa kalkmadılarsa..
Bu milletin tavrı ve eleştirisi burada kalmaz.
Acemi Topçu
Millet ittifakı'nın büyükşehir belediye başka adayı Hayati Tekin, siyasi çalışmaları sırasında, Kurtuluş Yolu üzerine Topal Osman Ağa'nın ve Çerkez Ethem'in heykellerini dikeceğini söylemesi üzerine, bir tarih öğretmeni, Çerkez Ethem'in ihanetinden bahisle karşı çıkmış.
Tam bir acemi topçu girişi...
Girmemesi gereken topa balıklama dalmış.
Başına belayı almış: Aşağı tükürsen sakal; yukarı tükürsen bıyık..
İfadesine açıklama yapmış: 'Topal Osman'ın heykelini dikeceğim ama Çerkez Ethem'i belki dikmeyeceğim.'
Çerkez Ethem avukatlığına soyunan bir dernek, özür ve düzeltme beklediklerini bekleyen bir açıklama yapmış. Onlara göre, "Ethem Beyin, Milli Mücadele dönemindeki hizmetlerini anlatmak başlı başına bir program olur. Bu konu hakkına güvenilir bilgilere ulaşmak istendiğinde, tarih kaynaklarında gerekli bilgiler mevcut."
Bu ifade doğru ama eksik.
Çerkez Ethem'in ihaneti de, tarihi kayıtlarda mevcuttur. Hatta kendi anılarında açıkça yazılıdır. Geçmişteki hizmetleri, ihanetine diyet kabul edilemez. Tıpkı Mareşal Petain olayında olduğu gibi...
Topal Osman'ın, Çerkez Ethem'le aynı kategoriye sokulması haksızlık olacaktır. Topal Osman'ın yanlışları olabilir/vardır.,
Ama Topal Osman asla devlete-millete ihanet etmemiştir.
Çerkez Ethem isyanı ve ihanetinde ise, en büyük yanlışlık Ethem Ağa'nın, kayıtlarda Çerkez Ethem olarak anılması ve öylece tanınmasıdır. Bu ifade milli mücadele ve devletin yapılanmasında kan-can veren, alın terleri bulunan Kafkas kökenli kardeşlerimizi rahatsız etmektedir.
Haklıdırlar...
Çerkezler, soy ve kültür birlikteliğimiz olan kardeşlerimizdir. Onları rahatsız eden tutumlar bizi de rahatsız eder.
Keşke bu konu hiç açılmasa idi.
Daha iyisi: Hayati Tekin, Topal Osman ve Çerkez Ethem diyeceğine, Şeyh Şamil'i söylese idi.
Ne diyelim? Bunca senenin siyasetçisi de böyle acemi topçu girişi yapabiliyor.