Farklıdır, bizim insanımız. İnanmak ihtiyacındadır. İnanmak ister.

Çocukken öğretmenine inanır. Anasından-babasından çok öğretmeninin bilgisine itimat eder.

Biraz büyüyünce, uzaktan tanıdığı kişilere hayran olur.

Yetişkin dediğimiz çağa geldiğinde cami hocasına inanır. O da yetmez şıhına, mürşidine inanır.

Şıha-mürşide 'hayır' diyenler, kendi doğmalarına, kendilerine sunulan kanaat önderlerine inanır.

Yetmez… Siyasi kamplara mensup olup, liderine körü körüne inanır.

Ama bana sorarsanız en kötüsü camide, tarikatlardaki yönlendirmelerdir.

Niye mi söylüyorum, bunları?

Son haftalarda Cuma namazı için Atakum'daki bir camiye gider oldum.

Her namazdan sonra can sıkıntısı yaşıyorum.

Son Cuma namazından önce bir vaiz çıkmış, cemaate hitap ediyor.

Konu 'kabir azabı'.

Beyimiz buyurdu ki: 'Birileri çıkmış 'kabir azabı yok' diyor. –Bir hadis okuduktan sonra- Siz, kabir azabı yok diyenlere aldırmayın.'

Aklıma Mehmet Okuyan Hoca ve karşıt görüşleri geldi. Ama kendisi o camide değil ki cevap versin.

Bizim vaiz efendi, karşıt görüşlere sahip kişilerin olmadığı yerde, haklarında konuşuyor.

Kime konuşuyor?

Avama…

Nasıl olsa kendisine karşı çıkacak kimse yok…

'Avam önünde, alime sallama' ucuzluğuna batıyor.

Unuttuğu iki şey var.

  1. İlmi meseleler avam önünde tartışılmamalıdır. İmam-ı Azam'ın, talebesi Ebu Yusuf'a vasiyetini unutulmamalıdır.
  2. Kendisi böyle yaparsa, başkaları da kendisini eleştirebilir.

Bizim vaiz efendi, vaazına devamla camide yardım toplanmasını istiyor.

Gerçi bu tutum artık rutinleşti. Hatta bazı haftalar, aynı anda birkaç yer için yardım toplanıyor. Hani, 'neredeyse namaz kılmak ücrete tabi oldu' desem yeridir.

Aklıma takılan sorular var:

  1. Camilerde toplanan para miktarı niye her kese duyurulmuyor?
  2. Toplanan paraların ne kadar camiye kalıyor? Müftülüğe ayrılan pay var mı? O paralar nereye harcanıyor? Yoksa hesabı-kitabı-kaydı-kuydu olmadan örtülü ödenek gibi mi kullanılıyor?
  3. Toplanan paraların ne kadarı adres gösterilen hayır işlerinde kullanılıyor?

….

Camilere atanan imamlar neye göre belirleniyor?

Usul, üslup, makam, tarz sahibi olmayan bazı kişilerin, merkezdeki büyük camilere atanmasındaki gerekçe nedir?

Yoksa siyaseten veya bölgesel olarak 'bizden' olmak, liyakat ve ehilliğin önüne mi geçti?

….

Son bir konu daha…

Hutbeye çıkan hatiplerin çok büyük kısmı, -ki onların çok büyük ksımı, merkezde bulunan büyük camilerin imamlarıdır- 'İnneddine indallahil İslam' Ayet-i Kerime'sini okumaktan imtina ediyorlar.

Ayet'e göre, Allah'ın hükmüdür: 'Allah indinde din İslam'dır.'

Ve bizim din adamlarımız bu ayeti okumaktan kaçınıyorlar.

Bu tutumları yeni değil. 2006'ya kadar uzanıyor.

Niye mi?

Gerekçe… Tamamen siyasi…

Nasıl mı?

İnşallah gelecek yazıda anlatacağız…