İslam'ın Mekke döneminde başlayan ilk şehadet zinciri Bedir, Uhut Huneyn, Malazgirt, Kosova, İstanbul, Çanakkale, Sakarya Dumlupınar, Kıbrıs, Afrin, Yeni Zelanda halkalarıyla devam edip gelmekte ve bundan sonra da devam edecektir. Hepsine Fatihalar okuyoruz.

Görünürde bu bir öldürülme olayı gibi gözükse de bu bir diriliştir. Dünyada ölümü bu kadar seven bir din mensubu var mıdır?

Terörist Brenton Tarrant'ın silahının üzerinde özetlediği Müslüman-Hıristiyan mücadelesi tarihine baktığımızda da bunu görürüz. Bundan da anlıyoruz ki, bu terörist yalnız ve rastgele bir kişi değildir.

Bazı basın mensupları bu katliamı yapan kişiden, 'manyak' olarak söz etmektedirler. Bu katilin derleyip silahının üzerine yazdığı isimleri ve işaret etmiş olduğu tarihi kodları kaç kişi bulup yazabilir?

Bizim tarihimizle ilgili bilmediklerimiz ya da bilip önemsemediklerimizi terörist bilmektedir?

Ve eylem olarak yaklaşık beş milyonluk bir ülke olan ve baskın din olan Hıristiyanlık adına Yeni Zelanda seçilmektedir.

Bunun bir başka habercisi de oradaki Müslümanları göçe zorlamaktır. İslami bir soykırım yapmak ve yurtlarından uzaklaştırmaktır.

Gazetelerimizin bir kısmı da bu olayı, ' Batı'da uzun süreden beri körüklenen göçmen nefreti ve düşmanlığının sonucu olan ırkçı bir saldırıdır' şeklinde değerlendirmiştir.

Oysa teröristin vurgusu ırk değil, dindir. Türklerden söz etmek ırk adına değil, din adınadır.

1400 yıllık İslam tarihinin 1000 yılının inşacısı Türklerdir. Teröristin silahının üzerinde özetlediği Müslüman- Hıristiyan mücadele tarihinin kahir ekseriyeti zaten Türk tarihi ile ister istemez kesişmektedir. Bin yıl öncesi Hıristiyanlık tarihi kendi iç dünyasında cereyan etmiştir.

Batılılar, tarihlerini silahlarına nakşederlerken bizler de AB dostluğuna sığmaz diye ders kitaplarımızdan çıkarırız.

Fethin sembolü ve kılıcın hakkı olan Ayasofya'yı da müze yaparız.

Oysa Ayasofya yüce bir medeniyetin galibiyet sembolüdür. Mesele, zamanında Ayasofya doldurulduğu için Sultanahmet yapılmadığı gibi, şimdi de Sultanahmet doldurulmadığı için Ayasofya kapatılmamıştır.

Ayasofya, bizim açımızdan medeniyetimizin galibiyet sembolüdür. Medeniyetimiz mağlup olmasaydı Ayasofya kapatılamazdı. Düştüğümüz yerden kalkmayınca da açılamayacaktır. Biz bunu biliyoruz ama politikacılarımız gençlerimizi kullanmaya devam ediyorlardı. 'Ayasofya açılsın' sloganlarıyla iktidara gelmiş bir partinin genel başkanı ve sayın devlet başkanı, ilk defa doğruyu söylemiştir: Oturun, oturduğunuz yerde. Bu iş siyasidir ve aklınız çalışmaz. Biz biliriz bu işi.' Ve de doğru söylemiştir.

Selam ve sevgi ile…[email protected]