Bazı kelimeler vardır ki, sıkıntılıdırlar. Ne kadar tarîf etsen de, bir türlü netice alman mümkün değildir. Mesela; 'şiir' kelimesi, bunlardan biridir ki, onu, bin defa tarif etsen, yine etmek istersin! Buna, adeta, kendini mecbûr hissedersin!..

Kültür kelimesi de öyledir!..

Köye bir adam gelir. K(ı)ravatlı, ütülü elbiseli, biraz da kibardır. Konuşurken, ölçülü-tartılı konuşur. Görenler fısıldaşmaya başlarlar, 'Ya, şu adama bak hele! Ne de kültürlü adam!'

Taşrada, bir lokantadasınız. Adam, sağ elinde bıçak, sol elinde çatal yemek yiyor!..Görenler, hemen fısıldaşmaya başlarlar: 'Ya, şu adama bak hele! Ne kültürlü adam!'

Bunlar, birer 'kültürlü adam kalıbı'dır!..

Bir başka 'kültürlü adam' da, ağzı biraz laf eden ve her dalda bülbül gibi ötendir!..Yani, biraz 'kitabî' konuşur!..

Halk arasında ise, kültürlü adam için, bilgili, her şeyden az veya çok anlayan biri anlaşılır. Tek şart, her telden çalması/anlamasıdır!..

İşte, bu noktada, kültürlü ile, medenî birbirine karışır!..K(ı)ravat, ütülü elbise, çatal-bıçak ve kitabî'lik boşuna mıdır? Bunların herbirini, -doğru veya yanlış- aynı zamanda, bir 'medeniyet' ölçüsü olarak kabûl eden yok mudur? Ya, biraz da, 'kalbî/gönül ehli gibi görünüyor', nazik ve kibarsa niçin 'medenî' olunmasın?!..

Aslında, dar manadaki 'kültür' ile, geniş manadaki 'kültürü' birbirinden ayırmak lazımdır.

Kültürlü adam; hakîkatte, hem 'bilgili', hem 'nazik ve hem de kibar adam'dır; bu adam, aynı zamanda, 'medenî adam'dır.

Umûmî manada kültür ise; bir millete mahsus 'maddî ve manevî değerler yekûnu'dur. Bu cümleden olarak, bizim tarihimizde, kültürlü, aynı zamanda medenî'dir. O da, aynı zamanda 'ahlaklı'dır.

Yani, bu 'maddî ve manevî değerler yekûnu', aynı zamanda bir medeniyet ölçüsüdür.

Zaten, bunu reddetmiş değiliz ki!..Niçin olmasın!..Fakat..

Bunda da bir ayrım gereklidir. Önce, dar manada, 'medenî insan'dan söz etmek gerekir.

Medenî insan, daha ziyade ahlaklı, güvenilir, emîn adamdır. Hem bilgili, hem kültürlü ve hem de nezaket bakımından hassas biridir.

Bunları, birileri yetiştirmiyor. Bunlar, birer ahlak, fazîlet, edeb ve tefekkür hazînesi olarak, bir bakıyorsunuz ki, karşımızda!.. Kimine arif, gönül eri diyoruz, kimine alp!..Alperenler nadirler oluyor!..

Velhasıl, bu iki sihirli kelime yani kültür ve medeniyet, bizi, hep, peşlerinden sürüklemiştir. Belki de, biz, onları yeterince anlayamamış ve aldanmış, yanılmışız!..

Avrupalı, dışa, gönüllü olarak 'medeniyet' ihraç etmez. Aslında, hiçbir devlet/millet yapmaz bunu!..

Gönüllü olarak, dışa ihraç edilenler ise, kültürler'dir. Baskı unsuru olarak kullanılırlar. Bakınız; 'moda' adı altında piyasaya sürülenlere!..Bu hususta, fazla îzaha da gerek yoktur sanırım!..

Bu durum, Hint için de, Rus için de, Çin için de, Amerika için de, elbette ki, her cinsten hıristiyan Avrupalı için de böyledir!..

Sana-bana-ona... ihraç edip-satıp, telkin ve takdîm ettikleri, daima kendi hurdalarıdır ki, karşı taraf bozulup sendelesin!..

Biz; Türk kültürünün yayılmasını, cihanşümûl olmasını istemiyor muyuz?

Bir şartla ki, bizde 'çürük', ne korunur, ne de ihraç edilir!!!