Banyo taburesine oturmadan önce su dökerdik tasla, temizlik imandandı çünkü

Sokak oyunlarından vazgeçmeyip salça ekmekle doyan çocuklardık.

Yere düşen ekmeği öpüp başımıza koyardık.

Aynı tostu üç kişi birden yiyip aynı ayranı içerdik biz...

Eskimo limon, tahta sandıkta lahmacun, boyalı yumurtalar çocukluğumuzun şahidiydiler.

Arkadaşın bisküvisinden alınca içi yanan değil yüzü gülen insanlardık biz...

Annemiz acıyan yerimizi öptüğünde şimdi geçer derdi ve hemen geçerdi büyülü bir şekilde

Topun varsa takımın as oyuncusuydun yeteneğine bakılmaksızın

Maçlarda gol atan kaleye geçer, kaleci oyuncu diye bir mevkiimiz vardı bizim

Her zaman topu, atan alırdı.

3 korner bir penaltıydı ve araba geçerse oyun, kaldığı yerden devam ederdi.

Mahalle maçı derbilerinde tartışmalar olsa da herkes evine kol kola dönerdi.

Akşam ezanı, hakemin son düdüğüydü ve uzatması asla olmazdı.

Pazarlar heyecandı, Samsunspor 'un maçı vardı ve baba eli tutulup stada gidilirdi.

O köfte var ya, değme restaurantta olmazdı onun gibisi, tadı hala damaklarımızda,

Takım sahaya çıkar ve ortalık bayram yeri olurdu, coşkulu rengarenk ve pür neşe.

Stadımız şimdiye bakıldığında ufaktı ama bizim için mabetti.

Efsaneydi her futbolcu, Cazip, Naim, Hakkı Kenan ve diğerleri …

Fener Gençlik, Yol Spor, Samsun Gücü, Fatih Spor , Selahiye Spor…

Ve tabi ki kumluk, eski stat ve son zamanlarda yan saha.

Tarih oldu, mazi oldu, yok oldu…

Şimdi Nerede böyle çocuklar?

Nerede böyle çocuk yetiştirecek devir?

Kalmadı… Eskiyi özler, eskiyi düşler olduk...

Hayal oldu çocukluğumuz hayal...

Ve hayallerimizi, çocukların ulaşamayacağı yerlere koydular

(Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Niyetine)