Çocuk istismarı, çocuğun hayatına, sağlığına, gelişimine, güven, sorumluluk ve becerilerle ilgili genel değerlerine zarar vermektir. Özellikle çocuklukta maruz kalınan şiddet, istismar ve ihmal, hayatın sonraki evreleri bakımından önce bireysel daha sonra toplumsal açıdan travmalara yol açmaktadır. İstismar ev, okul ve sokakta gerçekleşmekte ve istismar eden kişiler anne, baba, öğretmen, arkadaş, komşu ve tanınmayan kişiler olarak belirginleşmektedir. Dünyada çocukların istismarı 'akut' hal almıştır. Çocukları istismardan korumak, toplumları şiddetten arındırmanın öncülüdür. Bu nedenle çocuklara yönelen her türlü istismarın önlenmesi temel gayelerden biri olmalıdır.

Çocukların büyüme ve gelişmesine doğrudan olumsuz etki eden ve her türlü kültürde rastlanan çocukların istismarı mevzuunda yazılı tarihin başlangıcından itibaren kaynaklara ulaşmak mümkündür. Ancak bu hususta derinlemesine ve kapsamlı akademik çalışmalar ancak yüzyıllar sonra yapılmıştır. Bu anlamda geçen yüzyıl önemli çalışmaların tarlası hükmündedir. Literatürde çocuk istismarı ihmal, fiziksel, cinsel, duygusal istismar olarak dört grupta incelenmektedir.

İstismar türlerinden olan cinsel istismar, psiko-sosyal gelişimini tamamlamamış ve yaşı küçük olan bir çocuğun kural olarak bir erişkin ya da bir başka çocuk tarafından zorlanarak veya ikna ile cinsel doyum için kullanılmasıdır. İstismarcıların çoğunluğu erkek, cinsel istismara uğrayanların çoğunluğu ise kız çocukları olduğu saptanmıştır. Ayrıca zihinsel ya da fiziksel engelli, ihmale veya sosyal yalıtıma uğrayan çocukların cinsel istismarda daha fazla risk altında olduğu ifade edilmektedir. Bu çerçevede geniş anlamıyla cinsel istismar davranışı oral-genital, genital veya oral temas ile olabileceği gibi cinsel içerikli konuşma, teşhircilik, röntgencilik gibi temas içermeyen davranışlar da gerçekleşebilmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalara göre cinsel istismara uğrayan çocukta korku reaksiyonu, anksiyete, depresyon, kızgınlık, düşmanlık, post-travmatik stres bozukluğu, saldırganlık, uygunsuz cinsel davranışlar görülmektedir.

Dünyanın bütün ülkelerinde görüldüğü gibi Türkiye'de de cinsel istismar vakaları sık görülmektedir. Türkiye'de çocukların cinsel istismarı ile ilgili son dönemde ortaya çıkan istatistikler iç karartıcı mahiyettedir. Adalet Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'de çocuk istismarıyla ilgili dava sayısı, son 10 yılda 3 kat artarak yıllık yaklaşık 20 binli rakamlara ulaşmış durumdadır. Türkiye'de cinsel suçların yaklaşık % 50'si çocuklara karşı ve % 66'sı da çocukların tanıdığı kişiler(akraba, komşu gibi) tarafından işlenmektedir. Bu suçlarda yaklaşık % 10-15 erkek, %85-90 ise kız çocukları mağdur olmaktadır.

Çocuğun cinsel istismarında Türkiye dünya listesinde ön sıralardadır. Güvenlik birimlerine 2016 yılında gelen veya getirilen 333 bin 435 çocuğun % 47.5'i mağdur olarak gelmiş ya da getirilmiştir. Bu çerçevede mağdur olarak kabul edilen 139 bin 178 çocuğun % 12.1'i cinsel suçların mağduru olmuştur. Diğer deyişle 2016 yılında 17 bin kişiye yakın çocuk cinsel suçların mağduru olarak kayıtlara girmiştir. Bu suçların işlenmesinde fail olan çocukların oranı ise % 3.5'tir. Bu da yaklaşık 4 bin çocuğa tekabül etmektedir. Kayıt altına alınamayan, ortaya çıkmayan cinsel saldırılar düşünülürse tablonun çok daha vahim olduğu tereddütsüzdür.

Adalet Bakanlığı 2017 Adli Sicil İstatistikleri, Çocukların Cinsel İstismarı Suç ve Karar sayıları tablosuna göre 2010-2017 yılları arasında çocukların cinsel istismarı suçundan açılan davalardaki suç sayıları toplamı 134.960'tır. Çocukların sinsel istismar suçunun, TCK uyarınca açılan tüm davalar içindeki oranı ise %0.7'dir.

Son günlerde yaşanan hadiseler nazara alındığında Türkiye'de cinsel istismar vakaları, hem tanık olunan hem maruz kalınanlar birlikte düşünüldüğünde devasa boyutlara ulaşmıştır. Geniş anlamda cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarla ilgili TCK'nın 102-105. maddeleri hizmete amadedir. Bu maddelerde yer alan hükümler uykudadır. Ancak gelinen duruma bakıldığında, ne yazık ki, burada yer alan hükümleri ihlal noktasında pek çok istekli kişi bulunduğu bir gerçek olarak karşımızdadır. Öncelikle bu suçların faili olmaya yönelik sahip olunan o sapık arzunun köreltilmesi gerekmektedir. Öte yandan her ne kadar 2016 yılında TCK'da yapılan düzenleme ile cezaların alt sınırı artırılsa da bunun sağladığı caydırıcılığı ortadan kaldıran cinsel suçlarda takdiri indirim sebebi ortadan kaldırılmalıdır. Örneğin yaşanan bir hadisede 72 yaşındaki kişinin 9 yaşındaki çocuğu cinsel istismara maruz bırakması sebebiyle açılan davada mahkeme, sanık hakkında 'sanığın duruşmalardaki iyi hali, yaşı, samimi anlatımı' gibi gerekçelerle tutuksuz yargılama kararı vermiştir. Mahkemelerin artık sanıkların bu 'davranış desenlerini' dikkate alarak bu suçlarda takdiri indirim hakkını kullanmaması ya da tasarrufta bulunurken çok dikkatli olması gerekmektedir.

Varisi olunduğu iddia olunan kadim medeniyetimizin en önemli hassasiyet noktalarından birisi çocuklardır. Türkiye'de aile, hem mer'i kanunlar açısından hem de ilahiyat normları açısından düzenleme konusu yapılan-yapılmış bir konuya inhisar etmektedir. Çocuklar geleceğimiz, müstakbelimiz. Medeniyetimizin bakiyesini çağlar ötesi kılacak olan, Devletimizi geleceğe neşet ettirecek nesillerimiz... Bu toplumun sülbünden gelen ve çocuk kümesine dahil olan tüm bireyler, her durumda ve en başta korunması ve üzerinde titrenmesi gerekenlerdir. Dünyaya gelme anlarından itibaren kanunun ergin saydığı döneme kadar maddi ve manevi himaye görmesi zorunlu olan şahıslardır. Ancak bugün gelinen duruma bakıldığında duygu ve düşüncelerin çocuklara zulüm noktasında katılaştığını bir karine olarak gözlemlemek hüzün vericidir.

Kurumlar ve kavramlar 'lego' değildir. Bir konuda değişen ve gelişen durumlara göre yeni düzenleme yapılabilir. Ancak bu süreklilik kazanmamalıdır. Bir konuda sistem en son sürüm ve tüm olasılıklar düşünülerek inşa edilmeli ve o şekilde uygulama yapılmalıdır. Bu bağlamda Çıldırlı Aşık Şenlik'in de bir mısrasında ifade ettiği gibi 'İster ihtiyar ol ister nevcivan. Bu dünyada baki kalan öğünsün'. Bu dünyada baki kalmak temel amaç ise şu dönemde çocukların istismarına yönelik merakla, fikirle, gamla ve güçlü irade ile istikamet kazandıracak düzenlemelerin yapılması zorunluluktur. Aksi halde cinsel istismarla ilgili mevzuat, hukuki uygulamalar ve yargı kararları ile ilgili mevcut 'gösterge paneline' bakıldığında, 'Pardon' filminde kullanılan bir replikle ifade edilecek olursa 'Adalet dediğiniz o kadar da adil bir şey değilmiş' ve yazının başlığında olduğu gibi 'Çocuklar için nevbahar! ama ne zaman?' diyesi geliyor insanın…