Çin'e ikinci gelişimde, Çinlileri özlediğimi fark ettim. Çok cana yakın ve daima gülümseyen insanlar.

Komünist bir rejimle idare edilen bir ülkede insanların bu kadar mutlu görünmesini standartlarının yüksek olması ve güçlü ekonomisine bağlıyorum.

Herkesin bir işi hatta çoğu zaman iki iş de birden çalışıyorlar, korkunç çalışkanlar.

Hayat canlı ve hızlı akıyor. Shanghai müthiş ve modern ve çok güzel bir şehir.

Shanghai'lı olmak ise burada bir ayrıcalık. İnsanlar önce Shanghai'lı, sonra Çinli olduklarını belirtiyorlar.

Bir şehri, güzel bir şehir yapan özellik sadece ekonomisi ve zenginliği değil bana göre, ruhu, insanları, kültür derinliğinin şehire ve insanlara yansımasıdır.

Bir şehri, şehir yapan unsurlar ise tarihi, sanatsal yönü ve nihayet görselliğidir. Bunların hepsini anlatmaya zaman yetmez. Tarihi zaten belli, 4000 yıla dayanan dünyanın ilk medeniyetlerinden biridir. Her ne kadar talihsiz kültürel bir devrim tecrübesi yaşamış olsa bile, çok zengin bir kültür mirasları var.

Diğer taraftan, her ne hikmetse bu ülkeye giriş yaparken çok zorlanıyorsunuz. Ahiret sorgusu yapıyorlar. Göz retinanızdan, parmak izlerinize, vücut ateş ölçünüze kadar...

Mevsim itibari ile bu kez de kendimi yine yeşilliğin ve güzelim çiçek denizinin içinde buldum. Mayıs ayı buranın en keyifli mevsimlerindenmiş. Bu şehri bu kadar çok yaşanası ve güzel yapan yeşili ve çiçeği olmalı. Gördüğüm her çiçeğe dokunmak geliyor içimden. Doğal olamaz diye düşünüp, -Bir dokunayım diyorum. Hepsi çok canlı ve mis gibi...

Shanghai'ya indiğim ilk akşam bir "hoş geldin " partisine davetli idim. Hayatımda ilk kez karşılaştığım insanların sıcacık gülümsemeleri yakınlığı, misafirperverlikleri çok hoştu.

İnsanların sevinç nidaları çıkarmaları, neşe ile bağırışmaları ise oldukça enteresandı.

Bir toplantıda biz bu kadar çok yüksek ses ve bağırtı yaparak nidalar çıkarsak hoş görmezler. Partideki pastaların enfes tatlarını, içkilerin takdim şeklini kirazların iriliğini ve tatlarını yazmadan geçemeyeceğim.

Ve tabi ki, bir de Çinlilerin dumpling mantısını yazmak zorundayım. Bizim mantıdan lezzet, görüntü, içerik ve yapım tekniği oldukça farklı, kocaman ve şekilli mantılar yapıyorlar.

Hatta renklileri bile var. Buharda hiç suya değmeden pişiriliyor.

Ondan sonra iki adet çubuk ile mantıları mideye indiriyorsunuz. Müthiş bir lezzet!

Geçen akşam bu mantıcının kralı olan aslen Taiwan'lı bir restorana gittik.

Zaten burada en lezzetli yemekler hep Taiwan bazlı.

Bu mantıyı ilk kez bir Amerikalı gazeteci o küçücük mantı dükkanında yiyip nefasetini yazıyor gazete köşesinde.

Sonrasında bu mantı çok popüler oluyor ülkede ve Amerika' da ve hatta şu anda dünyada. Gelirseniz muhakkak Din Tai Fung da yemenizi tavsiye ederim. İster misiniz şimdi Samsun' da da tutsun.

Birde üzerine Hokkaido bölgesinden gelen krokanlı Japon tatlısı ile mutlu son!

Bu kadar çok insanın sürekli gülümsemeleri beni çok mutlu ediyor. Bizim ülkede bu kadar çok gülümseyen insan topluluğunu bir arada görmek mümkün değil. İnsanlarımız çok mutsuz.

Anlayacağınız 1.40 milyar insanın sürekli gülümsediğini bir düşünün, ne büyük mutluluk ve sinerji etrafta dolanan.

Çin'de her şey bir Ni Hao yani merhaba ile başlayıp Xie Xie (Şi şi diye okunuyor) yani teşekkür kelimesi ile bitiyor. Çinlileri sevmemek ne mümkün.

Haftaya Xian şehrine yani Çin'in en eski başkentine gideceğim. Saatde 450 km yapan (bullettrain) hızlı tren ile Çin içinde tam 7000 km kat ederek dünya mirası Terracotta Askerlerini ve Qin hanedanlıklarını ve Çin'in ilk imparatoru Qin Shi Huang'ı öğreneceğim.

Sonrasında ise Pekin ve ver elini uçsuz bucaksız Çin Seddi...

Çin' den sizlere tam 1.40 milyar gülümseyiş ve neşe yolluyorum.

Haftaya Pekin de buluşmak dileği ile...