Gençler birbirini görmüş beğenmiş kararını vermiş, ana babasına da onaylamak düşmüş... Aynı çatı altında yaşamaktır evlilik. Ama bir imzaya bakar. Tabii ki o imzayı atmadan aynı çatı altına girmek de ülkemizde pek etik değil. Halbuki her şey mutlak ciddiyet kazandığında olsa ve ondan sonra imza atılsa değil mi?

Değerli okurlar çok değer verdiğim bir abim anlattı: "Biz evlenirken hiçbir şeyimiz yoktu. Eşimle eşyalarımızın tamamını alabilmek için yıllarca çalıştık. Bir çaba içerisindeydik. Bir baktım 10 yıl geçmiş sorunsuz kavgasız gürültüsüz. Şimdi dönüp bakıyorum dedi evlenmek isteyenlere. Hazır eve konup sıkıntıdan birbirlerine sarıyorlar. Kavgalar gürültüler diz boyu… Boşanmayla sonuçlanıyor çoğu evlilik. Fazla mı hazırcıyız? Gözümüz mü doymak bilmiyor? Ya da eşimizden beklentilerimizi babamızın evinde mi görmüştük?" Bana kalırsa gösteriş budalasıyız. 'El alem ne derciyiz'.

Sanki mutluluğumuzu gölgeleyecek kadar gösterişe öncelik vermişiz bu ciddi müessesede. Her şeyin en iyisi olsun isteniyor, kimsenin derdi evdeki huzur değil artık. Evdeki yemek takımı, mobilyalar, aksesuarlar… Fazla şekilciyiz sanırım. Ama yine de birbirimizi görüp beğendikten sonrası ve ana babamızın da onaylama öncesi biraz daha düşünüp taşınmak gerekiyor. İşte orada çok ince bir çizgi var. Aslında tam da atalarımızın söylediği gibi, "Kırk düşün de bir söyle.' Benim kanaatimce, mutsuz bir evlilik huzursuz bir hayat sunar insanlara. Peki, hangimiz mutluyuz ki?