Hayat doğumla başlayan, ama nerede, ne zaman ve nasıl sona ereceği bilinmeyen bir yolculuktan ibarettir. Bu yola çıkarken, yolculuğun nasıl geçeceği, yaşadıkça başına nelerin geleceği, hangi zorluklarla mücadele edeceği vb. konularda insanın hiçbir fikri yoktur. O, hayatın gerçeklerini ancak çeşitli olaylarla karşılaştıkça, farklı insanları ve çevresini tanıdıkça öğrenir. Zaman içinde görüp yaşadıkları onun toplumla bütünleşip kaynaşmasını sağlarken, bir yandan da ferdî, millî ve sosyal kimliğini geliştirir. Böylece doğru, güzel, iyi ve faydalı olanı tanımayı öğrendiği gibi önüne çıkan (ya da çıkarılan) birtakım engellerle mücadele etmenin, onlarla başa çıkmanın yollarını da öğrenir. Daha da önemlisi kendini keşfeder, yaratılışın ve hayatın sırlarını kavrar. Elbet bütün bu süreçleri sağlıklı, verimli ve başarılı bir şekilde geçirebilmesi için, kendini sürekli olarak yenilemesi, bilgi ve kültürünü zenginleştirmesi gerekir. Zaten okuyup öğrenme ve yeni bilgiler edinme yeteneği, insanın yaratılışında vardır. Bu özelliği onu öteki canlılardan ayırır ve toplumda farklı bir konuma yükseltir. İnsan okur, öğrenir, anlar ve anlatır. Böylece hem kendini daha iyi tanır, hem de diğer insanlarla kolayca iletişim kurar, onlarla konuşur ve anlaşır. Aksi halde insan için hayat zor ve çekilmez bir hal alır. Hayatın akışına ayak uyduramaz, yaşamanın tadına varamaz.

Elbet öğrenmenin, bilgi sahibi olmanın çeşitli yol ve yöntemleri vardır. İnsan okumadan da bir şeyler öğrenebilir. Söz gelimi berberlik, terzilik, demircilik vb. işkollarında çalışan yüzlerce meslek erbabı, işlerini usta-çırak ilişkisi içinde görerek, yaparak ve yaşayarak öğrenmişler ve sürekli aynı işi yapmak suretiyle de usta olmuşlardır. Onların bilgisi elbet kendi alanları ile sınırlıdır, ama insan ve toplum için gerekli ve faydalı bir bilgidir. Okuyarak, araştırarak öğrenilen bilgi ise bundan farklıdır. Bunun için, hem erken yaşlarda aile ortamında başlayıp hayat boyu devam eden nitelikli ve verimli bir eğitim-öğretim süreci geçirmek, hem de kitaplar, kütüphaneler, laboratuvarlar, müzeler, arşivler vb. ile dost olmak gerekir. Hayatımız boyunca yolumuzu aydınlatacak bilgileri edinebileceğimiz en güvenilir kaynakların başında, hiç şüphesiz kitaplar gelir. İnsanın en iyi, en vefakar dostları kitaplardır. 17. yüzyılda yaşamış Osmanlı bilgesi Katip Çelebi'ye göre, 'Kitap gibi güzel bir dost görülmemiştir; ne incinir, ne de incitir.' Ünlü deneme yazarı Montaigne ise, kitapsız yaşamanın, kör, sağır ve dilsiz bir yaşamak olduğunu söyler. Gerçekten de kitaplar bizi asla hayal kırıklığına uğratmazlar. Tam tersine ruhumuzu ve dimağımızı besler, bize özgüven ve hayal zenginliği kazandırır, hayatı öğretir, bilgi ve kültürümüzü artırırlar. Okuduğumuz her kitap ufkumuzu açar, bize yeni bir bakış açısı kazandırır. Kitabın hayatımızdaki yerini teknolojinin getirdiği çeşitli araçlar ve aygıtlar; internet, akıllı telefonlar, sanal ağlar asla dolduramaz. Bunlar kitabın ve okumanın tadını almış kitap tutkunları için hiçbir anlam ifade etmezler. Çünkü onlar kitaptan uzak duramazlar, okumadan yapamazlar. Victor Hugo 'Okuma ihtiyacı barut gibidir; bir kere tutuşunca artık sönmez.' der. Her yönüyle iyi yazılmış bilgi yüklü bir kitap, okumanın tadını almış insanlara sonsuz bir zevk verir. Okuma ve öğrenme, insanın vazgeçemeyeceği bir eylemdir, yemek içmek kadar önemli ve gerekli bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacı gidermenin yolu da en başta kitaplardan ve kütüphanelerden geçer.

Kitap sadece eğlenmek ve hoşça vakit geçirmek için değil, yeni bilgiler öğrenmek için okunur, okunmalıdır. Söz gelimi, insan yen bilgiler öğrenmek için şiir kitabı okumaz, okumamalıdır. Çünkü şiir bilgi ve düşüncenin değil, duyguların kaynağıdır, aklımıza değil gönlümüze hitap eder. Kitap aklı çalıştırmak, düşünceyi geliştirmek, bilgi ve kültürü artırmak için okunursa faydalı olur. Aklın ilacıdır kitap. Bilgi ile donanmamış akıl, hiçbir işe yaramaz. Bilgiyle donanmış akıl ise, sahibini ufkun ötesine alıp götürür. En büyük kuvvet bilgi, en vurucu silah yine bilgidir. Yeter ki insan bu silahı kuşansın ve onu yerinde ve zamanında kullanabilsin. Gerisi kolaydır; okur, öğrenir, anlar ve gereğini de yapar. O bakımdan en güvenilir dost kitap, en faydalı eylem okuyup öğrenmedir. İyi seçilmiş kitaplar okuyucuyu pek çok bakımda etkiler. Aklı çalıştıran, düşünceyi geliştiren bilgi ise -ki öyledir-, bilginin kaynağı da her şeyden önce kitaptır. Okumak önümüzde yeni ve geniş ufuklar açar. Bilgilerimiz, hayallerimiz, tasavvurlarımız, zenginleşir, çeşitlenir. Özgüvenimiz artar. Güzel bir kitabı okumak demek, bilmediğimiz diyarlara seyahat etmek, tanımadığımız insanlarla tanışma demektir. Kitapsız bir insan kurumuş bir ağaç gibidir. Hiçbir işe yaramaz. Zira Herbert Spencer'in de dediği gibi, 'Bir inanın değeri, okuduğu kitapların değeri ile ölçülür.'