Dua manevi bir motivasyon aracıdır. Dua etmek suretiyle kişiler hem şahsi hem de umumi olarak kutsal addettiği makam(lar)dan talep ve niyazda bulunma imkanına sahip olurlar. Elbette bu duaların bir kısmı makes bulup hayata tesir edebilmekte ve belki bir kısmı da umulur ki sadece tehir olmaktadır.

Kuşkusuz her dua neticesini meydana getirecek değildir. Sadece sözlü dua maksadın hasıl olmasına kafi gelmez. Böyle bir tasavvur netice itibariyle fiili dua olarak bilinen eylemsel davranışı ıskalamak anlamına gelecektir. Bu bakımdan dua, belli bir maslahata matuf ve/veya müspet bir vakıanın temennisine yönelik olursa; ilave olarak yürekten, içten ve hesapsız bir niyetle sözcükler kalpten dudağa doğru yürürse ve duanın konusu itibariyle gerekli olan tüm maddi-fiili adımlar atılırsa zannediyorum kabule mazhar olabilecektir.

Dua önemli bir muharrik kuvvet hükmündedir. Meccani bir yakarışın marifetiyle makul bir ümit seviyesinin fevkinde neticelerin dahi ortaya çıkması işten değildir. Bir de bu münacatın bireysel olmaktan çıkıp külli bir nitelik taşıması halinde pek çok güzel şeyin müjdeleyicisi olacağının da farkında olmak icap eder. Bu nedenle 'yüreğimize afet' olan bazı elim hadiselerde bu menfi durumların def-ü ref edilmesi için gönül verenlerin dilinde hep zikrin olması gerekmektedir. İhlas duygusunu ikmal ile belli bir konuda ihya ve şifa için toplu duanın yapılması görülecektir ki olumlu sonuçta önemli bir reçete mahiyetinde olacaktır.

İBRAHİMİ dinler bakımından duanın ehemmiyeti izahtan varestedir. ÖNDER FATİHlerin fetih ruhunu inkişaf ettiren şey ezelde yapılan duanın öznesi olma arzusudur. Dua RECEP olursa tevekkül imkanı doğar. Ve en nihaye ÖMER olmak, onun emaresini görmek isteyen duaya sımsıkı sarılmak durumundadır. 'Fiili ve kavli samimi dua yazgıyı değiştirebilir. O halde zaman duaya durma zamanıdır…'.