3 günlük bayram izninden sonra dün şehirde birkaç yere uğramam gerekti. Gerek ziyaret ettiğim yerlerdeki insanların, gerekse sokakta karşılaştığım insanların ' su zammı ' konusunda yazdığım yazılar dolayısıyla gösterdiği ilgi ve alaka beni ziyadesiyle memnun etti.

Demek ki doğru yoldayız.

Sokakta hiç tanımadığım insanların birçoğunun boynuma sarılıp tebrik ettiklerine, ' Her gün yazılarını takip ediyorum, helal sana…' diye yüksek sesle bağıranlara, ' Sayende köşe yazısı okumaya başladık…' diyenlere çokça şahit oldum. Demek ki, insanlar toplumsal olaylara ilgisiz değiller. Demek ki, eyyamcılık yapmadan, ' doğruya doğru, yanlışa yanlış ' denildiğinde insanlar okuyorlar, takip ediyorlar, ilgi duyuyorlar, sahipleniyorlar. ' Doğruları yazmaya devam et, her daim yanındayız…' mesajı veriyorlar. Samimiyseniz, onlar da samimice sizi destekliyorlar. Dün buna bir kez daha şahit oldum, mutlu oldum.

Her birine en içten teşekkürlerimi iletiyorum.

Şimdi buradan bütün okuyucularımıza, tüm Samsun halkına açık yüreklilikle şunu belirtmek istiyorum. Biliniz ki, benim bu şehirde yaşayan, nefes alan hiçbir Allah'ın kuluyla problemim, kavgam, alacağım, vereceğim yoktur. 33 yıllık gazetecilik hayatımda, bugüne kadar herhangi bir haber ya da yazıdan dolayı bir kez bile adli dava konum olmamıştır. Belki de bu bir rekordur. İnsanlara saygıdır, mesleğe saygıdır. Yani ben, kimsenin kişilik haklarına saldırmam, kimseye bile bile haksızlık yapmam, iftira atmam, olmayan bir şeyi olmuş gibi göstermem. Bundan emin olunuz. Ben, her şeyden önce Allah'tan korkarım. Yanlış yapanı eleştirmekten de çekinmem. Hatamız, eksiğimiz elbette olabilir. Neticede biz de insanız ve hata da yapabiliriz. Hata yaptığımızın farkına varırsak, hiç şüpheniz olmasın, özür dileriz, özür dilemeyi de erdem biliriz.

Değerli okuyucularım;

Ben evin tek çocuğuyum. Hiçbir yerden tek kuruş gelirim olmasa dahi (ki, 33 yıldır üst düzey idarecilik yaptım) babamın mal varlığı, yeri yurdu beni bakar da artar bile. Meslek hayatımda, Allah şahittir, Allah'ın kulundan bırakın tek bir kuruş menfaatlenmeyi, tek bir hediye bile almış insan değilim. Şu ' su zammı ' yazılarımdan sonra bazı densizler ileri geri konuşup, dedikodu üretmeye kalkmışlar ya, gülüp geçin. Bizi tanıyanlar tanır, bizim o tür şerefsizce işlerle ilgimiz olmaz. Bu tür dedikodularla bizi doğru bildiğimiz yoldan döndüreceklerini sananların ne kadar yanıldığını da önümüzdeki dönemde göreceksiniz. Öğretmenlikten ayrılıp, bu mesleğe başladığımda, ' Yarabbi, bu mesleği ya adam gibi yapacağım, ya da yapamayacağımı anlarsam, o gün bırakacağım…' diye söz vermiştim. Yaradanım bana bu mesleği de adam gibi yapmamı nasip etti, şükrolsun. Haysiyetimizle, şerefimizle… Kimseye ne bir vefa borcumuz, ne de bir diyet borcumuz var. Bunu herkes böyle bilsin.

Şimdi bunları neden yazdım;

Haber Medya'da göreve başlayalı 2 ay, köşe yazmaya başlayalı da 1,5 ay oldu. Şunu bilesiniz ki; burada çalıştığım, yazmaya devam ettiğim sürece, bu işi de adam gibi yapacağımızdan şüpheniz olmasın. Bu işi de, ya adam gibi yaparız, ya da burada olmayız. Ben buraya inanın ki, para pul için gelmedim. Adam gibi gazetecilik yapmaya, Samsun'a, Samsun halkına hizmet etmeye geldim. Halkımız da bize destek verirse, bunu da başaracağımıza inanıyorum. İstedikten sonra neden olmasın?

Biz, ' Doğruya doğru, yanlışa yanlış ' demeye devam edeceğiz.

Bağımlı 10 yıl yazmaktansa, bağımsız 1 gün yazmayı tercih ederim.

Eğilmeden, bükülmeden, diklenmeden; insanca…