Bu yazının hedefi asla belli bir zümre, sosyal grup veya toplumun belirli bir sosyo-ekonomik sınıfına mensup kişiler değildir. Naçizane 'kadim' sorunlara yönelik durum tespiti yapılacaktır. Umulur ki herkes kabına, meşrebine, zihni alım gücüne ve niyetine göre hissesine düşen varsa bunu almaya muvaffak ve muttali olur. Ayrıca bu yazının muhatabı zaten 'Patagonya'da' mukim olanlardır!

İnancımızı kemirdiler… O kadar çok suistimal gerçekleşti ki, kutsal kitabın tanımladığı şekilde bir 'mümin' görmek neredeyse imkansızlaştı. Sureten bakıldığında üzerinde cami cemaatinin önüne geçme alameti sayılan kıyafetler bulunan kişiler dahi, inanç mevzuatını tamamen araçsallaştırdı. Bir 'sakat ve sakıt din anlayışı' zuhur etti. Bu anlayış bir yerde kendi emelleri adına mabetleri de kullanışlı bir aparata dönüştürdüğü için düşünmeye elverişli zihin yapısına sahip olanlar mabetlere küstü. Cüzi ve neticede külli manada, toplumun din mevzuuna fersah fersah uzaklaşmasına neden olundu. Yapılanlar, kimilerini haklı çıkarırcasına çağın 'inanç sorununa' gebe olduğunu aşikar hale getirdi. Çünkü ikiyüzlü bu insanlar bulundukları çukur zemini, sapık referanslarla meşrulaştırdı. Kendilerine geçersiz bir bent oluşturdular. İdrak yeteneği olana ne büyük musibet bu, oysa…Dostluğumuzu kemirdiler… Herkes artık hakikate hasım şimdi. Cehalet azizleştirildi. Her görüşten 'troller' her yerde. Zihinleri bulandırmada azimli ne çok insan sıfatlı kişi var. Berrak bir muhabbeti inşa olanağı varken matlaştıran bir kirli güruh her yana hakim. İnanmanın rehavetine kendisini salmış, fikir karşısında irkilen bir yapıya sahip ne çok kimse var. İşte bu kişiler her cenahta, her yapıda bir virüs olarak bulunmakta ve farklı fikirleri adice, manipüle ederek birbirine vurdurmakta. Sonuçta bu insanlar 'çirkin bir menzil' oluşturup, ürettikleri temelsiz ve gerçekdışı argümanlarla bu virüslerin metastaz yapmasına sebebiyet vererek ebedi olması lazım gelen dostlukları yerle yeksan etmiş oldular…

Kurumlara olan inancımızı kemirdiler… Gün geçmiyor ki, her mevkide bulunan insanların bir yolsuzluğu ortaya çıkmasın. Halbuki yerelden genele, aşağıdan yukarıya seçmen tercihimizi ortaya koyarken namzet gördüklerimizde 'emin' sıfatını görmek isteriz. Ancak vaziyet bu konuda iyi bir veri seti armağan etmemektedir. Kurumların yönetim karargahında bulunanların tutumu ve ifade bülteni, tüm hassasiyet noktalarını tatmin etmelidir. En başından en sonuna her kurumun irad edeceği davranış motifi belli olmalıdır. Sebep sonuç ilişkisinin kurulmasında bir belirsizlik olmamalıdır. Buna karşılık günübirlik politika ve anlayış, ehliyet yerine sahip olunan görüş çerçevesinde ikame edilen sadakat kriteri, 'tenperverliği' milli meziyet belleyenlerin vazife ile taltif edilmeleri en köklü kurumlara olan inancın sarsılmasına sebebiyet vermiştir…

Ve bize bakan yönüyle, artık dileriz her şey aslına rücu eder. İçimizde filizlenmeye gayret eden ilhama kendimizi kaptırırız. Muradı muammalar son bulur. Pişmanlığın yerini bıraktığı pişkinlikler nihayete erer. Zeka ve ahlaktan muaf kişiler içtimai hayattan derdest edilirler. En temel hususiyetler, 'menfaatçiliğin trampleni' olmaktan çıkarılır. Hukukta 'önce vur sonra nişan al' anlayışı terk edilir. Tenakuz manzumelerinin soluğu kesilir. Ennihaye 'kemirerek semirenler' bunun hesabını umarız bir gün verir…