Geçtiğimiz günlerde Terme'de büyük hasara yol açan ciddi bir sel felaketi yaşandı. Hasar tespiti yapılıp kamuoyu ile paylaşılamadı. Yaralar henüz sarılamadı. Zira sular tamamen çekilmeden hasar tespit çalışmaları tamamlanamıyor. Hala arazilerin sular altında olması selin boyutunu da ortaya koyuyor.

Vali Osman Kaymak, sel öncesinde metrekareye 150 kg yağmur düştüğünü, 25-30 köyde 50 bin dekar arazide hasar olduğunu, 300 civarında evin sular altında kaldığını, ciddi şekilde ürün kaybının olduğunu açıkladı. Tek teselli ise can kaybının olmayışıydı.

Vali beyin açıklamalarının içinde önemli ayrıntılar saklıydı. Devletin Valisi her şeyi açık açık söyleyemez. Ölçerek, tartarak konuşması lazım. Onun ağzından çıkacak her söz bağlayıcıdır. Zira İl'in en yetkili ismidir. Ne diyor Vali Bey, ''Burası derelerin Karadeniz'e ulaştığı yer. Maalesef su, kum nedeniyle denize ulaşamıyor. Çalışmalar yapılması lazım. Bu çalışmayı biz geçtiğimiz yıl Çarşamba'da ve Bafra'da yaptık. Ancak burada yürüyen bir proje var ve henüz proje tamamlanamadığı için şu an yağan yağmur drenaj kanallarıyla denize ulaşamıyor. DSİ tarafından yürütülen bu çalışmanın bir an önce bitirilmesi lazım. Bu bölge sürekli yağış alıyor, böyle bir sorun olmaması lazım…'

İşte problem tam da burada…

Devletin Valisi ancak bu kadar açık konuşabilir. Bu konuşmadan da anlaşılacağı gibi, ortada çok net bir ihmalin olduğu açık. İhmalin adresi belli; DSİ.

DSİ drenaj çalışmasını yarım bırakmış anlaşılan, tamamlamamış. Dolayısıyla, proje tamamlanmayınca, yağmur suları denize ulaşamamış, sel ve taşkınlar kaçınılmaz olmuş. Olay bu kadar açık. Yani, felaket göz göre göre gelmiş.

Projenin neden tamamlanmadığı kamuoyuna açıklanmalı, ihmali olanlar da bedelini ödemelidir.

Terme'de sel felaketi yeni olmuyor ki… Terme'de, 1994 yılında da büyük bir sel felaketi olmuş ve büyük acılar yaşanmıştı. Zaman zaman da bu felaket tekrar etti. Düşünün ki, aradan geçen çeyrek asra rağmen maalesef bir arpa boyu mesafe alınmadığı apaçık ortada.

Siyasilerimiz, vekillerimiz, yetkililerimiz yıllardır felaket bölgelerini gezerler, her defasında ' Tedbirler alınacak, yaralar sarılacak' diye açıklamalar yaparlar, iki fotoğraf çektirirler ve bir daha ortalarda gözükmezler… Ama ortada ne alınan bir tedbir vardır, ne sarılan yara… Her defasında düşünür bizim gariban vatandaşımız kara kara…

Daha büyük acılar yaşamamak için acilen drenaj çalışmaları bitirilmelidir. Gerekli altyapı çalışmaları tamamlanmalıdır. Bir musibet, bin nasihatten evladır. Can kaybı olmaması tesellimizdir ama felaket, yetkililer için son fırsattır. Bundan sonraki en küçük ihmalin telafisi olmayabilir.

Binlerce dönüm sular altında kalan tarlalar, araziler, telef olan yüzlerce küçük ve büyükbaş hayvanlar, büyük hasar gören araçlar, evler ve mahsuller… Şimdi bu ihmalin bedelini yine vatandaş mı ödeyecek?

İhmal devletindir, devlet vatandaşının zararını, ziyanını karşılamak zorundadır. Devlet, devlet olmasının gereğini yapmalıdır. Yoksa gerçekten vatandaşa yazık olur…