Bu sezonun en önemli sözü bu olmalı...
DERS ALMAK...
Geçen yıl tecrübesiz olduğumuz 2. Lig'de önümüze çıkan engellerle baş edemedik.
Hatırlarsınız Başkan İsmail Uyanık, 'Alışık olmadığımız bir sudayız, bu suda bizi timsahlar boğmak isteyecektir' demişti.
Öyle de oldu...
Üst üste gelen hakem hataları, gittiğimiz düşük standartlardaki statlar, rakiplerin çağ dışı futbolu, şampiyonluk hedefinin kaldırılamaması ve kurulan yetersiz! teknik ve futbolcu kadrosuyla önümüze çıkan engellerle baş edemedik...
Neden mi?
Başkan İsmail Uyanık yola çıkarken yanında ilk olarak Başkan Danışmanı Hakkı Yeşilyurt vardı. Yeşilyurt'un genel menajerlik konusunda ısrarla istediği Önder Özen ve izleme komitesinin başına istediği Serhat Pekmezci'yle anlaşılamadı.
Sonrasında göreve Genel Menajer Reşat Çağan geldi, peşine de Teknik Direktör Taner Taşkın.
Yıllarca futboldan uzak kaldığını belirten Başkan Uyanık, bu isimlere güvendi.
Ama bu isimler sezon sonunu göremedi, yerlerine gelenler ise onların boşluğunu dolduramadı.
Yukarıda başlayan çatlak, değişen isimlere rağmen sezon sonuna doğru büyüdükçe büyüdü.
Samsunspor geçen yıl birçok alanda şampiyon olurken, o şampiyonlukları perçinleyecek asıl iş sahadaki şampiyonluk olacaktı. Kupa gelmeyince başka kelleler de uçtu...
Teknik Direktör İsmet Taşdemir, izleme komitesinden Emin Kar, Celil Sağır, Ercan Koloğlu ve Serkan Aykut istifa etti.
Yine sezonu başarısızlıkla geçiren kadrodan giden oyuncular olacak.
Yönetimde de revizyona gidildi.
Geçen yılın özeti gibi olan bu yaşananlardan ve olumsuzluklardan dersler alınmalı.
Krizler iyi yönetilmeli...
***********
Transferler sürüyor...
Oyuncular daha imzayı atmadan dediklerini yaptırıyorlar...
Caner Arıcı 'Ben kameralar önünde konuşamıyorum' demiş, ona basın toplantısı yapılmadı...
İleride bir oyuncu ben bu sahada oynayamıyorum dediğinde,
başka birisi ben yanımda şu oyuncuyla oynayamıyorum dediğinde,
bir diğeri ben bu hoca varken oynayamıyorum dediğinde ne olacak?
Yine oyuncular mı dinlenecek?
Ya da sürekli 'Biz bir aileyiz, bu ailemizde siz de varsınız' denilen basın mensupları her seferinde geri plana mı atılacak?
Olsalar da olur, olmasalar da olur mu denilecek?
Sözde gizli yürütülen transferlerin sadece yerel medyadan gizlenmesi, ulusal gazeteler, internet siteleri ve sosyal medya hesaplarının tüm transferleri yazmasına ne demeli...
Bunu da geçtim, öğlen aradığımız kulüp yetkilisinin 'Gündemimizde yok' dediği oyuncuyla akşam anlaşılması...
Kulübün yerele gizlilik politikasını ellerini ovuşturarak 'Bir şey olsa da basına sallasak, aşağılasak' diye bekleyen taraftarların tutumu...
Gelenleri geçtik, gidenler kim, formaları nasıl olacak gibi basit sorularımızın bile cevapsız bırakılması...
Daha lig başlamadan büyük camianın uğraştığı küçücük işler...
Şu yanlış anlamayı da düzeltelim, haber yapamamak gibi bir durumumuz yok, Allah'a şükür gazetemizde her gün transfer haberleri var.
Beni üzen kulüpte eski ve halen aktif çalışan gazeteci büyüklerimiz varken ortaya konulan bu tutum...