Bayram sabahı aklıma takılan temel soru bazen çok basit, bazen de çok zor gelir. Bayramı yaşarken acaba bayramın kazandırdıklarını düşündük mü? Hele günümüz dünyasında insanların yalnızlaştığı, sosyal medyanın bizi esir aldığı bir dönemde bayram ne kadarda önemli hale geldi. Önce bayram sabahı erkenden çelik çocuk, camilere koşup bayram namazı vesilesi ile en büyük toplantımızı gerçekleştiriyoruz, sonra kurban vesilesi ile farklı insanlarla bir araya geliyor ve dünyanın sadece bizden ibaret olmadığını görüyoruz. Hele birde kurbanın anlamını düşünebilirsek daha başka yaşıyoruz. Haftalardır hazırlandığımız, gurbettekileri evinden çıkararak sılaya götüren, modern hapishane hayatına döndürdüğümüz evlerimizden çıkarak tanıdığımız eş, dost ve akrabaları ziyaret ederek insan olmanın şuuruna vardığımız ziyaretler, sabahın seherinde kapımızı çalarak 'Bayramınız kutlu olsun' diyen minik yavrularımızın mutluluğunu paylaştığımız bayram aslında hayatımıza ne çok değer katmaktadır. Birkaç saatliğine de olsa cep telefonlarımızı kapatma fırsatı tanımakta, evimize gelen can dostlarımızı ağırlarken insanın yalnızlıkla değil, birbiriyle mutlu olduğunu hatırlamakta, silkelenip kendimize gelmemize vesile olmaktadır.

Eski bayramların tadı kalmadı klasik söylemini değiştirme zamanı gelmedi mi, eski bayramları farklı kılan insanların toplum olma, aile olma bilinci ve şuuru idi, yoksa eski bayramları kutlayanların toplumsal statü veya ekonomik durumları bu günden iyi değildi. Bu gün her birimizin ekonomik düzeyi 50 sene önce bayram kutlayanlardan çok daha iyi, demek ki bayramı güzelleştiren madde değil, manadır. Eskiden toplum olma şuuru ve ataerkil aile yaşantımız hakimdi, bugün maalesef birey merkezli bir yaşamı tercih etmeye başladık, eskiden bir kahve içmeye gelen misafirimiz evimize bereketi ile gelirdi, şimdi kahve içmeye gelmek bile merasime tabi oldu, eskiden aile içerisinde sorunlar tartışılır ve konuşulurdu, şimdi kahvaltı sofrasında bile cep telefonumuz elimizde, birbirimize bir hayırlı sabahı çok görerek mecburen kahvaltı yapar olduk, bu gidişle birkaç seneye onu da yapamayacağız. Eskiden annemizin yemekleri burnumuzda tüterdi, günümüzde evlerimizde yemek pişmez hale geldi. Annemizin tatlılarının ve böreklerinin yerini hazırlar aldı.

Kurban olmak, o kadar derin mana taşıyor ki, ciltler dolusu kitaplar yazılır açıklamak için, Hz. İsmail'in teslimiyetini, Hz. İbrahim'in basiretini ve inancını anlamak günleri alır, ama biz kuru bir kelimeyle geçiştirir ve bu bayramın bize kattıklarını çoğu zaman düşünmeyiz. Hatta çoğu zaman gereksiz tartışmalara kurban ederiz bayramımızı, 'Çağımızda hayvan boğazlamak bayram mı olur' der, en çok eti tüketiriz, 'hayvanlara kıymak katliamdır' der, en lüks kürkleri sırtımızdan, en kıymetli deri ayakkabıları ayağımızdan, en pahalı deri çantaları kolumuzdan bırakmayız.

Gelin bu bayram bir farklılık yapalım, Kurban olmanın anlamını düşünelim, bayramın kattıklarını zenginleştirelim, çevremizi yeniden tanıyalım, insanın ve insan olmanın yalnızlıktan değil birlikten, aile olmadan ve toplum olmadan geçtiğini anlayalım, anlatalım. Birbirimizin yüzüne bakarak sevgiyi ve selamı birbirimizden esirgemeyelim, BAYRAMINIZ KUTLU VE MUTLU olsun. Her günümüzün ayrı bir bayram olduğu şuuru ve anlayışı ile…