Kan deryasında yüzen İslam coğrafyası, takvimlerde adı 'bayram' olan birkaç gün geçirmiştir.

Mehmetçiğimiz de seferde idi.

Dünyanın en güçlü İslam coğrafyası bizim coğrafyamız olmasına rağmen bayram yapamadık.

Şehitler uğurladık.

Gaziler karşıladık.

Ama milletçe umut ve hayat doluyuz.

Hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik.

Müslümanlar ' umutsuzluk' düşmanıdırlar.

Aksi halde , 'MÜSLÜMANIM' demelerinin bir anlamı olmaz.

Bizler dünya ve ahiretimizi umut dağının eteklerinden hiç eksik etmedik, etmeyiz.

Bizler, her mağlubiyetin başından ve ardından umut tohumlarımızı patlatarak yaşam savaşına başlarız.

Yakup(as), 'gidin Yusuf'u arayın, umutsuzluğa düşmeyin, umutsuzlar yalnız kafirlerdir, Allah'ı inkar edenlerdir' derken bizlere bu umut dersini vermiyor muydu?

Ellerimizi, namazın sonunda kaldırışımız bile bu umudun habercisi değil midir?

Kocaman günah yığınını umut rüzgarımızla savurmaya çalışmıyor muyuz?

Bayramımızın bayram şartlarını ve dinamilklerini biliyoruz. Bu şartlarla bayram olunmaz diyoruz ama, asla bayramımızdan vaz geçmiş ve umudumuzu kaybetmiş değiliz.

Umudumuz dağ gibidir.

Umudumuz, soğuk kar yığınına karşı bir güneş gibidir.

Kar mevsimseldir ama güneş, her ne kadar solgun olsa bile her daim doğmaktadır.

Bunun için de karın geçiçi soğuğundan korkmuyoruz, yılmıyoruz.

Çünkü her mevsimde doğam umut güneşimiz vardır.

'Yarın elbet bizim, elbet bizimdir'. Batan da bizim, doğan da…Gelecek aydınlıklar hepimizin olması dileği ve imanıyla selam ve sevgiler...