Toplumsal sorunlarımızın başında işsizlik geliyor.
Ülkemizde, üretime yönelik planlı bir kalkınma programı gerçekleştirip hayata geçirilemediği ve sanayimiz yeterince gelişemediği için çalışma çağındaki nüfusumuza yeterli istihdam alanı yaratılamıyor. Daha iyi bir hayata kavuşurum umuduyla okumak veya çalışmak için kentlere göç eden kitleler de umduğunu bulamayıp büyük bir hayal kırıklığı yaşıyor. Ne iyi bir eğitim ne de yaşamlarını idame ettirebilecek iş olanaklarına kavuşabiliyorlar.
Milyonlarca genç işsizimiz var... İş arayan her üç gençten biri ise üniversite mezunu… Ne yazık ki, kadınlarda işsizlik oranı da erkeklerin üç katı… 20 milyon her üç gencimizden biri, eğitim görebiliyor, biri çalışıyor. Üç gencimizden biri de işsiz ve okulsuz dolaşıyor!..
Durum bu…
İşsizlikle ilgili verilen istatistikler de gerçek oranları yansıtmıyor. Çünkü, pek çok işsiz insan iş bulma umudunu yitirdiği için bu sayılara dahil değil. Yani açıklanandan daha çok işsiz var!..
Ayrıca, ülkede yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle yeni işyerlerinin açılması şöyle dursun, var olanlar da kapanıyor. Son bir yılda sanayi üretimi % 10 daralmış… İşsizler ordusuna yeni neferler ekleniyor. Hayat pahalılığı artıyor, işsizlik ve yoksulluk artıyor .Bu durum, beraberinde pek çok toplumsal travmayı da beraberinde artırıyor: Boşanmalar, intiharlar, hırsızlık ve cinayet gibi suçlar da korkutucu biçimde çoğalıyor…(U)mutsuzluk artıyor!..
Temel sorunumuz, gençlere yeni iş olanakları yaratamıyor olmamızda yatmaktadır…
Ülkemizi yöneten ve yönetmeye talip olanların temel derdi seçimleri kazanmak ve kendi iktidarlarını devam ettirmek olabilir. Ama, milyonlarca insanımızın asıl sorunu, evine ekmek getirebileceği, gelecek kaygısı olmadan, emeğiyle, alın teriyle sürdürebileceği bir hayattır…
Öyle görülüyor ki, bir zaman daha, siyasilerle, halkın talepleri ortaklaşmadığı sürece 'büyük insanlık' da mutlu olamayacaktır !..