Alışkanlıklar, aynı sistem ve ritüeller ile birlikte gelişiyor. Örneğin biz Türkler sabah kalkar vaktimiz varsa kahvaltımızı yapar çayımızı içer bir şeyler atıştırırız. Ardından işe ya da okula doğru yol alırız. Ve gün içinde de yapacağımız şeyler de hemen hemen bellidir.

Dünya insanı ile karşılaştırıldığında biz Türkler keyfimize daha düşkünüz. Örneğin sabahları bazen alarmın çalmasını duymadığımız zaman geç kalkabiliyor ama çok hızlı bir şekilde evden çıkabiliyoruz. Keza batılı ülkelerde bu hazırlık daha uzun sürüyor. Ayrıca sabah işe giderken sosyal olmayı seviyoruz. Yolda işe ya da okula giderken telefonda oyun oynayanlar, kulaklıkla müzik dinlemeler, twitter, facebook veya instagram akışını güncelleme.. Nadir de olsa kitap veya gazete okuyanlar da çıkmıyor değil.

Öte yandan yılda hemen hemen bayram tatilleri ve özel günler dolayısıyla toplam 1 aya kadar tatil süremiz oluyor. Diğer ülkelere göre tembel gözüksek de aslında pratik zekaya sahibiz. Hemen çözüm bulabilir ya da alternatifi düşünebiliyoruz. Ayrıca eş dost ile havadan sudan konuşmayı seven ve rahat bir milletiz. Aslında tüm bu özelliklerimiz alışkanlıklarımıza ve tüketim kültürümüze de yansıyor.

Gözlemlemeyi ben şahsen çok seviyorum. Dışarıda bir mekanda, sinemada veya bir toplantı ortamında.. Insight toplamak ve bu birikimi veri haline dönüştürmek elzemli bir nokta olduğunu düşünüyorum. Keza markalarda bu insight'lardan yola çıkarak mesaj vaatlerini tüketiciye en doğru şekilde sunmaya çalışıyor.

Genel anlamda markalar ve şirketler ortaya çıkmamış ya da fark edilmeyen ritüellerde ken­dilerine yer bulma derdindeler. Businessweek'in araştırmasına göre Polonyalıların yüzde 84'ü yatmadan önce yı­kanmayı tercih ediyormuş. Bu yüzden rahatlatıcı bir vücut şampu­anı belki çok satabilir. Tam tersi Meksika'da insanların yüzde 92'si sabah yıkanmayı seviyor bu yüzden de uyandırıcı etkisi olan fresh bir ürün pazarda daha şanslı olabilir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Mesela Çin'de insanlar genelde yolda işe giderken yemek yiyorlar, bu yüzden özel taşınabilir kah­valtı konseptini tasarlayan şirket ciddi bir kar elde edebilir.

Bizden örneklere geçince, eşler önemli konuları başlarını yastığa koyduklarında birbirlerine söylüyor. Önemli konular ve gereklilik yaratıcı maddi manevi mevzular gece yatmadan önce konuşularak ve tartışılarak yapılacaklar listesine ekleniyor. Keza bu yansımayı aile dizilerinde de çokça görüyoruz.

Tabi alışkanlık­ları bilmekle değiş­tirmek aynı şey de­ğil. Pek çok tüketici kullandıkları ürün ve hizmetlere sadık. Eğer bir ritü­elin içinde başka bir marka varsa bunu değiştirmek çok kolay olmuyor. Ama yine de başarılı örnekler var. Farklı bir açıdan yaklaşmayı bilip başaranlar arasında.

Mesela Yandex. Google gibi bir devin karşısında pazarda ne işi var? Büyük cüret değil mi? Bu zamanda birisine söylesen arama motoru şirketi kuracağım diye. Ne gerek var? Google gibi bir dev zaten var der ve geçer. Ama yandex'in yaptığı yatırımlar, değişim döngüleri ve farklı bakış açıları ile belli bir kitle kazandığı ve ivmeye geçtiğini görüyoruz.

Hemen belirteyim; bu noktada pazarlamacıların farklı bir ritüele geçerken tüketici al­gısını saptayıcı bir şekilde ölçümlemesi çok önemli.

Sonuçta tüketici alışkanlıkların şifresini bilen ve ritüellerin içinde kendine yer bu­lan markalar geçmişten beri başarıları ile var oluyor. Şimdiki elzem markaların tüketicide var olan ritüelleri çok değiştirmeden yeniliğe entegre etme amacındalar. Keza tüketici de 'haberim yokmuş gibi beni etkile' davranışı içerisinde. Aslında tüketici 'Hadi beni etkile' diye bir mesaj bir kıpırtı bir yenilik bekliyor markalardan. Bu zamanda kendini yenilemeyen ve belli bir hikaye yöntemi ile ürününü veya hizmetini sunmayan markaları kolayca reddedebiliyoruz. Markaların vaatlerini artık sosyal medyadan tüketici notluyor. Değer biçebiliyor. Zaten seçim şansımız çok. Çeşitlilik hat safhada. Eskiden en çok kullanılan telefon markası Nokia idi. Herkesin elinde hemen hemen Nokia markalı cep telefonları vardı. Şimdi neden böyle değil? Microsoft MSN servisini kapatarak kullanıcılarını neden Skype'a yönlendirdi? Ve MSN kendini yenilemeden ve geliştirmeden neden yok oldu ve gitti?

Kendini yenileyip tüketiciyle güncel iletişim bağı kurmak işin temel döngüsünde yatıyor.