Geçenlerde Sayın Devlet Başkanımız teşkilatlarına, 'Ömerler bulmalarını' tavsiye etmiştir.

Bu çağrı hepimizi sevindirmiş, gönlümüzü ferahlatmıştı.

Ne diyordu Hz. Ömer:

'Kenar-ı Dicle'de bir kurt aşırsa koyunu
Gelir de adl-i ilahi sorar Ömer'den O'nu".

Yukarıdaki mısralar Mehmet Akif ERSOY'un Safahat adlı eserinde "Kocakarı ile Ömer" adlı şiirinde geçer. Mehmet Akif Ersoy'un bu şiiri, Hz. Ömer'in halifeliği döneminde herkes uykudayken "halkım ne durumda acaba?" gece gezmelerinde, yaşlı bir kadının torunlarını doyurmak için tencerede taş kaynatmasını, Hz. Ömer'in bunu fark ederek sırtında gıdalarla onları doyurmasını ve duyduğu üzüntüyü anlatır.

Şimdi bir vali gece yatağından kalkıp şehri dolaşacak, insanların ne yaptığına bakacak. Hırsızını, arsızını ve aç olanını tespit edecek. Öyle mi?

Nice kuzular, koyunlar, mandalar ve sürüler gitmektedir. Ömer diye bulup tayin ettirdiklerimiz koyun ve kuzularımızı hediye adı altında almaktadır.

Bırakalım Ömerleri. Kirletmeyelim bu isimleri. Biz Orhan Gazi olmaya razıyız.

Orhan Gazi ağır ve haksız vergi toplayan hazine görevlilerine vatandaşlardan daha çok düşman olurmuş.

Günlerden bir gün askerine ulufe (maaş) dağıtırken gözüne bir iki delik akçe ilişmiş. Defterdarına bunun sebebini sormuş. Aldığı cevap kendilerini tatmin etmediği için şüphelenmişti:

Bu delikli altınlar, çocukların başlarına ipekle takılmış altınlardan alınmış olduğunu tespit etmiştir. Hemen yaptırmış olduğu inceleme sonucunda tahmin ettiği gibi çıktığı için zalim tahsildarın elini kestirmiştir.

Ve yine Orhan Gazi'den bir örnek daha: Orhan Gazi Bursa'da yaptırdığı imarethanede fakir halka bizzat kendisi yemek dağıtırdı. Ayrıca akşamları da mumlarını yine bizzat kendi eliyle yakarmış.

Şimdi elbette Beştepe'de yemek dağıtamaz ama her il ve ilçede sembolik de olsa fakire sahip çıkma adına tayin ettiğimiz Ömer valilerimiz ve kaymakamlarımız, hatta mahallelerde Ömer muhtarlarımız ve yine Ömer il ve ilçe başkanlarımız olmaz, olamaz mı? Kenar-ı Türkiye'de bunlar olamaz mı? Selam ve sevgi ile...