Politika bizde yalan, politikacı da yalancı olarak algılanır.

Geçmişte bunun sayısız örneklerine tanık olduk.

Politikada partilerin en büyük sorunlarından birisi ve en önemlisi taraftar bulmak ya da bulunan taraftarı korumaktır.

Taraftar, seçim zamanlarında partiye yalnız bir oy veren değildir. Ama taraftar, aynı zamanda oy verendir. Partiye oy verenler sempatizan olduğu gibi düşman / rakip de olabilir.

Nasıl mı?

Burası çok önemlidir. Zurnanın deliğinin 'zırt' dediği yerdir burası.

Siz maçlarda takımına kızıp da rakip takımı alkışlayan seyirci görmediniz mi?

Partisine veya bazı yöneticilerine kızıp da tam zıt partiye oy veren seçmenler vardır. Bunun yakın örneğini 2019 yerel seçimlerinde en açık bir şekilde AK Parti, Samsun'da ve İstanbul'da yaşamadı mı?

Yaygın kitle iletişim araçlarıyla herhangi bir partinin yöneticilerinin yapmış oldukları yanlışlar anında seçmen algısına intikal ettirilmektedir. Artık seçmen pazarı eskisi kadar rahat dolaşılamamaktadır.

Herhangi bir partiye oy verenler, o partinin sempatizanı olabileceği gibi, çeşitli etkenler sonucu oy verip ama, partiye ve felsefesine karşı nötr durumda olanlar da vardır.

Bu durumda olanları sempatizan veya taraftar yapmak, partinin taraftarları ile yöneticilerin tutum ve davranışlarına bağlıdır.

Peki, taraftar kimdir?

Taraftar; fikrini, zamanını, parasını ve gerekirse hayatını partiye verendir. Gerek iktidarda ve gerekse muhalefette olsun, fark etmez. Her zaman aynı fedakarlığı göstermeye hazırdır. Taraftar partisi ile , 'iyi günde, kötü günde bir ve beraber olmaya karar verdiği eşi' gibidir. Partiler, böyle taraftarlara sahip oldukları oranda güçlüdürler.

Bunun canlı uzak örneklerini 1980 öncesinde, yakın örneklerini de 15 Temmuz olaylarında gördük.

Şimdi şöyle bir soru sorabiliriz: Partiler taraftarlarını nasıl çoğaltabilir? Bu sorunun cevabı çok kapsamlı olmakla birlikte temel bir cevabı vardır: Hizmet Modelini geliştirmek ve gerçekleştirmektir. Devam umuduyla selam ve sevgiler…