T.C. Anayasası'nın 56.maddesinde belirtilen; 'Herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkının', sadece mevcut hukuksal düzenlemelerle sağlanamayacağı' düşüncesiyle, bilimin ışığında kamuoyunun bilgilendirilmesi, koruma bilincinin geliştirilmesi ve yaygınlaşması, her türlü çevresel kirlenme, doğal ve kültürel değerin bozulmasına yönelik faaliyetler konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi ve uyarılması, bu kirletici ve bozan faaliyetlerin önüne geçmek için, her türlü idari ve hukuksal yola başvurmak, demokratik baskı grubu işlevini görmek, bu konuda yapılan yasal düzenlemelerin ve yönetim faaliyetlerinin ulusal ve uluslararası hukukun tanıdığı yollarla takipçisi olmak, her türlü çalışmayı yapmak' amacıyla sendika, dernek, meslek odası, sivil inisiyatif, platform ve diğer insan topluluklarının ve tek tek bireylerin çalışmalarını, sorunları ortaklaştırmak, güç birliğini sağlamak, üzere Samsun Çevre Platformu kurulmuştur.(8 Kasım 2106 tarihli kuruluş Yönergesi'nden)

Samsun'da çevre kirliliği ile mücadele için örgütlenme çabaları, benim de içinde bulunduğum 'Samsun Çevre Birlikteliği' ile 2000'li yılların başından itibaren 6 nolu fuel-oil ile çalışan Mobil Santralin Tekkeköy'e kurulması sırasında başlamış, hızlı ve güçlü bir şekilde büyümüş, bugün Samsun Çevre Platformu (SAMÇEP) adı ile daha geniş katılımlı bir çevre örgütü haline gelmiştir.

Kolay değildir yerelde çevre mücadelesi vermek. Karşınızda sermaye sahibi, siyasilerle de yakın ilişki içinde olan güçlü bir lobi vardır.

Halk, henüz suyuna, toprağına, havasına sahip çıkacak bilinç düzeyinde değildir.

Çevreci örgütleri her şeye karşıymış gibi gösteren, ayrıştıran, terörize eden bir anlayış tepenizde Demokles'in kılıcı gibi sallanır.

Hukuk mücadelelerin de ise, karşı tarafın hukukun boşluğundan yararlanması ile çoğu zaman hayal kırıklığı yaşanır.

Bütün bunlara rağmen, ileride çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız yaşanılabilir bir çevre için çevre örgütlerinin tarihi bir sorumluluğu vardır.

Gündemin sıcak konusu olan, Eğercili' de yapılmakta olan biokütle enerji santrali olsun, Kavak- Havza Şahin Dağları'nda maden arama olsun bu girişimlerin, çevre ile ilişkilerinin ortaya konulması ve yöre halkının bilgilendirilmesi, farkındalık yaratılması hep çevre örgütlerinin sorumluluğundadır.

Üniversitelerin ve meslek odalarının bilimin ışığında konu ile ilgili hazırladıkları raporlar çevre örgütlerinin en önemli argümanlarıdır. Ayağı yere basmayan teorinin pratiği de başarılı olamaz.

Çevreyi koruma adına her türlü özveri ile mücadele eden tüm çevre örgütlerinin ve SAMÇEP bileşenlerinin, dedelerden torunlara miras olan toprağın, suyun, havanın korunması adına verdikleri mücadeleyi selamlıyor ve halkımızın onları yalnız bırakmayacağına inanıyorum.

Murat AKAR